Şebeke frekansımız neden 50 hertz

transpoz

Üye
Katılım
21 Nis 2007
Mesajlar
18
Puanları
1
Yaş
39
Arkadaşlar öncelikle merhabalar.

Üzerinde biraz düşündüm. Kondansatör ve bobinlerin uygunluğunun 50 hertz'e en yakın olabileceğini düşündüm. Sizlerin bu konudaki fikirleri var mıdır?
 
Neye karşı uygun olabileceğini düşündün? Endüktif reaktans XL=2*pi*f*L frekansla değeri değişir. Kapasitif reaktans Xc= 1/2*pi*f*C frekansla değeri değişir. Dolayısıyla sistemin toplam empedansı değişir. Cihazın özelliğine göre özellikle elektronik cihazlarda değişkenlik gösterir. ABD,Brezilya,Kanada,Kore,Küba,polonya,portekiz,Tayvan,venezuella gibi ülkeler 60Hz kullanmakta.
 
ülkemizde kullanılan kondansatör ve bobinlerin 50 hertz'e daha uygun olabileceğini düşündüm. Olabilir mi böyle bi düşünce? Ama mesela 60 hertz daha uygun olabilme ihtimalini düşündüm ve 60 hertz'e uygun kondansatörler ve bobinleri alma olayının daha yerinde olabileceği ihtimali aklıma geldi. Yani 50 hertz mi 60 hertz mi daha uygundur kullanım için yoksa farklı bi nedenden dolayı mı 50 hertz kullanılmakta? Mesela 120 hertz kullanılamaz mı?
 
Sayın transpoz kardeşim,50 veya 60 Hz. devletlerin frekans tercihidir.Genel olarak aynı iş görülmesine rağmen motor, trafo vs. gibi elektrik ve elektronik cihazlarda kullanılan malzemelerin tur sayılarının çok az farklı sarılmaları gerekir. Örnek olarak bir elektrik motorunun senkron devri teorik olarak 50 Hz. de 3000 60 Hz.de 3600 devir dakikadır.Bu sebepten 60 Hz. lik bir zaman rölesi veya saat 50 Hz. de kullanıldığında 6 da bir oranında geri veya zamanda eksik çalışacaktır.Bilginize.
 
Benim bahsettiklerime ilaveten güzel bir bilgi n = 60*f /p formülü
n=devir sayısı
p=kutup sayısı

Motor devri frekansa ve kutup sayısına bağlı değişir.
 
çok teşekkürler yardımlarınız için
 
Arkadaşlar
Benim bildiğim kadarıyla 50 hertz kalp ritmine en az zarar veren bir frekans
belki de bana yanlış anlattılar
 
Merhaba,

bende merak ediyorum neden avrupa ülkeleri 60 Hz tercih ediyor. Onlar herzaman bir adım önde ne bildikleri varda böyle yapıyorlar. Cihazların ömrü dahamı uzun oluyor. Tam olarak bilgisi olan varmı.
 
Üç fazlı alternatif akıma (AA) dayalı elektrik üretim ve dağıtımı, 19. Yüzyıl’da Nikola Tesla adındaki bir dahi tarafından geliştirildi. Tesla AA sisteminin, güç dağıtımı açısından kayıpları yüksek olan doğru akım sistemine göre üstün olduğunu belirlemişti. Yaptığı özenli araştırma ve dikkatli hesaplamalardan sonra, AA güç üretimi için en uygun frekansın saniyede 60 salınım, yani 60 Hz olduğu sonucuna vardı. Bu frekansla birlikte 240V’luk gerilim düzeyini öneriyordu. Fakat bu durum, 110V’luk doğru akım (DA) sistemlerini devreye sokmuş bulunan ve düşük voltajın daha güvenli olduğunu savunan Thomas Edison’la ters düşmelerine neden oldu. Sonuç olarak, elektrik kullanımı yaygınlaştıka, daha uzak mesafelere güç iletebilmek amacıyla DA’dan AA’ya geçildi. Bu yapılırken, Tesla’nın 60Hz önerisi benimsenmişti. Fakat Edison’un yerleştirmiş olduğu 110V’’luk gerilim düzeyi korundu.

Avrupa’da ise, Alman AEG firması Avrupa’daki ilk güç üretim tesisini inşa ettiğinde, işe 110V’luk gerilimle başlandı. Halbuki bu, pek de isabetli bir seçim değildi. Çünkü, düşük gerilim bazı sıkıntılara yol açıyordu. Aynı güçle çalışan iki aygıttan; 110V’luk olanı, 220 V’luk olanına oranla, iki misli akım çekmek zorundadır. Örneğin 1.5kW’lık bir elektrik süpürgesi 220V’ta 13.5A, 110 V’ta ise 6.8A kadar akım gerektirir. Sonuç olarak, düşük gerilim tercihi halinde; kablo kesitlerinin daha kalın olması gerekir ve bir prizden çekilebilecek güç miktarı daha düşüktür. Ayrıca, bu güç düzeyinin aşılması olasılığı; çoğu aygıtın, başlatma sırasında normal çalışma haline göre daha fazla güç çekmesi nedeniyle yüksektir ve güvenlik amacıyla, prizlere giden dağıtım hatlarına devre kesicilerin konması gerekir. Dolayısıyla, bu sıkıntıları aşabilmek ve aynı bakır tel kesitinden daha az kayıpla daha fazla güç çekebilmek için gerilimi arttırmak gerekiyordu. Nitekim, zamanla 220V standardına yönelindi.


AEG mühendisleri frekans seçiminde de ‘hata’ yapmış ve 60, onlu sayı sistemine ve metre standardındaki birimler dizilimine uymadığı için, frekansı 50 Hz olarak seçmeyi tercih etmişlerdi. Halbuki 50Hz, üretimde %20 daha az etkin, iletimde %10-15 daha verimsizdir ve trafo üretiminde, %30’a varan oranda daha büyük sarımların ve manyetik çekirdek malzemesinin kullanımını gerektirir. Öte yandan, elektrik motorları düşük frekanslarda daha verimsiz çalışır ve elektrik kayıplarıyla, bu kayıpların yol açtığı ek ısıya dayanıklı olmaları için, daha sağlam yapılmaları gerekir. Ancak, AEG o sıralarda bu alanda bir tekel oluşturduğundan, benimsediği frekans standardı tüm kıtaya yayıldı. İngiltere’de ise, ta ki II. Dünya Savaşı’ndan sonra 50Hz standardı benimsenene kadar, her iki frekans da kullanıldı. Bugün ülke olarak sadece; Peru, Ekvator, Guyana, Filipinler ve Güney Kore, Tesla’nın 60Hz frekans önerisini, 220-240V gerilimle birlikte kullanıyor. Avrupa düşük frekans tercihinin doğurduğu ek maliyetleri üstlenirken, ABD ve Japonya düşük gerilimin sıkıntılarını yaşıyor. Bu nedenle olsa gerek, devre kesiciler ABD’de, Avrupa’dan çok daha önceleri yaygınlaşmış bulunuyor. Ancak, ABD’deki yeni inşa edilen binalar artık, nötür uçla arasında 115V gerilim bulunan iki faz ucuna ayrılmış halde, 230V’luk gerilim alıyor. Böylelikle fırın gibi fazla güç kullanan ana aygıtlar, 230V’a bağlanıyor. Avrupa’dan sağlanan elektrikli aygıtlar, frekans farkını kabul ettikleri takdirde bu prizlere bağlanabiliyor.

Ortaya çıkan yeni teknolojilerle ilgili olarak hep, bazı tercihlerin yapılması ve kararların alınması gerekir. Yapılan tercihlerin hepsi, her zaman isabetli olmayabildiği gibi; hatalı tercihlerin uzun vadeli faturası ağır, geriye dönüşü ise daha da maliyetli olabilir. Ancak, tercihlerin tam isabetliliğini sağlamak endişesiyle kararsızlığa kapılmak; o teknolojinin hayata geçirilmesini ertelemek ve bu arada, kullanımının sağlayacağı yararlardan yoksun kalmak anlamına gelir. Ki bu felç hali çoğu kez, toplumsal gelişme açısından maliyeti en yüksek olan alternatiftir. Elektrik gücü üretim ve dağıtımındaki frekans ve gerilim tercihlerinin öyküsü, yeni teknolojiler karşısında ne denli cesur ve ne denli dikkatli olunması gerektiğinin tipik bir öyküsüdür. Gerçi ABD ve Avrupa, gerilim ve frekans konusunda en isabetli tercihlerde bulunamadıkları için ek bazı faturalar ödemiş ve hala da ödemektedirler. Fakat bu teknolojiden ve tetiklenen pek çok diğerinden türettikleri yararlar sayesinde, ödenen faturadan çok daha büyük ödüller kazanarak, bugünkü gelişmişlik düzeylerine erişmişlerdir. [ALINTI: TÜBİTAK BİLİM VE TEKNİK DERGİSİ]
 
teşekkürler üstad, sayende bu konuyuda öğrenmiş olduk.
 

Forum istatistikleri

Konular
128,191
Mesajlar
915,727
Kullanıcılar
449,964
Son üye
lelaxi

Yeni konular

Geri
Üst