Türkiye ve Uzaktan Öğrenim

deltas

Üye
Katılım
1 Ocak 2009
Mesajlar
237
Puanları
31
(Yazdıklarım şahsi fikirlerimdir. Fikirlerimi dile getirmemden dolayı birilerinin kırılmasına neden olursam, şimdiden özür dilerim. Aşağıda yazılanlar kesinlikle art niyetli olarak yazılmamış olup, sadece tespitlerimdir. Birazcık uzun bir yazı oldu.)

Türkiye ve Uzaktan Öğrenim,

Covid19 salgınından dolayı Türkiye eğitim-öğretim kurumları, uzaktan-öğretim sistemine geçti. Ancak görünen bu sistemin Türkiye için çok uygun bir sistem olmadığıdır. Özellikle forum sitelerinde ödevlerini ve projelerini başkalarına yaptırmak isteyen (ücretli ve/veya ücretsiz) birçok öğrenci ile karşılaştık. Bu durumda olmasının birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum:

1-) Ne yazık ki ülkemizde diploma, bilgiden önce geliyor. Bu durum işe alımlarda sık karşılaşılan bir durum olduğundan gençlerimizde de şöyle bir fikir oluşuyor; “öncelikle diplomam olsun sonra mesleğimi öğrenirim .” Sonra piyasada diplomalı ancak bilgi noksanlığı fazla olan işsizlerin sayısının artmasına neden oluyor. Diplomanın işe girmek için yeterli olduğunu düşünüyorlar. Aslında baktığımızda da işleyişinde bu şekilde olduğunu görüyoruz. Özel şirketlerde bile işe girmek için torpilin ve diplomanın yeterli olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Bu durum da gençlerimizi öğrenmek yerine diploma sahibi olmaya itiyor.

Yurt dışında bazı ülkelerde durum bu şekildedir. Ancak üniversite okumanın maliyetli olduğu ülkelerde öncelikle bilgi geliyor. Hatta (bizim deyimimizle) alaylı yetişmeler, mekteplilerden çok daha iyi maaşlarla iş bulabiliyorlar. Türkiye’de çok fazla değer verilmeyen sertifika programları, bu tür ülkelerde çok değerlidir. Ancak oradaki sertifika öğretimleri ülkemizde olduğu kadar kolay değil. Mesela Oracle’nin java programlama dili sertifikası, diploma kadar ve hatta diplomadan daha değerliydi. (Şu anki durumu bilmiyorum.)

Bu yüzden öncelikle gençlerimizin “okul için değil; yaşam için öğrenmeliyiz.” felsefesi ile hareket etmeleri ve gençlik yıllarını (ki bu en değerli yıllarıdır) değerlendirmeleridir. Bu düşüncenin gençlerde oluşması için öncelikle işe alımlarda, diplomadan ziyade bilginin ölçülmesi; okudukları okulunda onlara bu konuda yön göstermeleri ile mümkün olacağını düşünmekteyim.

2-) Teknolojinin gelişmesi ile bilgiye ulaşım kolaylaşmıştır. Ancak bilginin kalitesi düşmüştür. Ne yazık ki kaliteli bilgi artık okullarımızda (hem MEB’de hem de YÖK’te) artık verilmiyor. Bilginin kalitesini açıkçası kelimelere dökerek izah edemiyorum. Ancak şu şekilde söyleyebilirim; dört işlemi kağıt kalem ile yapmayan ve/veya yapamayan gençlerimiz mevcut. Ancak kaliteli bilginin olduğu son kuşak bizleriz. Artık gençlerimize ham bilgi verilmiyor. İşlenmiş bilgi veriliyor. Buda ham ve kaliteli bilgiyi kendileri işleyerek yeni fikirler ortaya çıkarılmasına engel olunuyor. Mesela simülasyon programını çok iyi kullanan bir öğrenci, yaptığı programın arkasında nelerin çalıştığını bilmiyor. O yüzden direk ezber mantığı ile sistemleri simüle etmeye çalışıyor. Ancak en ufak bir sorunda, çözüm üretmekte zorlanıyor.

3-) Araştırma yapmayı bilmeyen bir nesil var karşımızda. Aslında araştırma yapmayın bilmeyen kesim olduğu gibi teknolojiyi kullanmayı bilmeyen bir nesil var. 21. yüzyıldayız. Teknoloji çağındayız. Ancak bilgisayar kullanmayı bilmeyen birçok genç biliyorum. Teknolojik olarak sadece cep telefonlarını kullanan, bilgisayarı oyun oynamak, film izlemek ve müzik dinlemek için kullanan bir nesil ile karşı karşıyayız. Ellerinde internet gibi mükemmel bir kaynak varken, bu kaynağı kullanamıyorlar. Bizim zamanımızda, yüksek lisansımın 2. döneminde seminer hazırlamam gerekiyordu, bu iş için internette yeterli bilgi yoktu. Bu amaçla makale araştırması yapmak için 1 hafta İstanbul’da ve 1 hafta Ankara’da kalmıştım. Şimdi ise oturduğum yerde her türlü makaleye ulaşabiliyorum. Hatta makaleyi yazan kişi ile irtibata geçip, aklıma takılan sorulara çok rahat cevap bulabiliyorum. Teknoloji şu anda çok büyük bir nimetken, bu durumun halen farkında değiller. Ellerinde sınırsız kaynak varken bu kaynağı kullanmıyorlar. Bu nedenle gençlere üniversiteye başlamadan veya üniversitenin ilk yıllarında araştırma yapma ve kendi kendine öğrenme yöntemleri anlatılmadır. Bu amaçla mutlaka üniversitelerin ilk döneminde ders verilmelidir. Hatta bu ders uygulamalı olmalıdır.

4-) Rahata alışmış ve bu yüzden rahatına düşkünler. Bizim nesil ile şu anki nesli karşılaştırdığımda; bizler çok sıkıntılar çektik (maddi anlamada). Ancak şu anda olanlar bu konuda rahatlar. Bu yüzden, bu rahatlığın sürekli olacağını düşündüklerinden dolayı, hayatlarının en güzel yaşlarını heba etmekteler. Bir insan için en verimli çağ 18-30’lu yaşlardır. Bu yaşlar bilgi birikimin yapılacağı yaşlardır. 30’lu yaşlarından sonra bilgi ediniminin çok zor olacağının farkında değiller. Bu yaşlar onlar için gelecek yatırımı olduğunun anlamıyorlar. Bu rahata alışkanlıkları son 1-2 ayda teknik forumlarda öğrencilerin ödevlerini yaptırmak isteyen gençlerde ciddi bir artışa neden oldu. İşin şu kısmını kabul ediyorum: bu tür platformlar bilgi paylaşım yerleridir. Ancak burada yapılması gereken ödev, projeyi kişinin kendisinin yapması ve takıldığı yerde forumdaki kullanıcılardan destek istemesi. Son zamanlardaki paylaşımlarda direk ödevinin yapılmasını isteyen, hatta bu iş için ücret teklif eden kardeşlerimiz var. Yaptıklarının çok ciddi bir hata olduğunun farkında değiller. 30’lu yaşları gelince farkına varacakları hata.

Yukarıda yazdıklarım, tüm genç kardeşlerimiz için geçerli değil. İçlerinde çok iyi bir şekilde kendini geliştiren, diplomanın her şey olmadığının mantığına ulaşmış kardeşlerimizde mevcut. Genele baktığımızda durum pek iç açıcı değil. Elimden geldiğince bu durum için kardeşlerimizi uyarıp yol göstermeye çalışıyorum. Son dönemdeki ödev yaptırma durumu için, kesinlikle kendileri bir şeyler yapıp; uğraşmadıkları sürece yardımcı olmuyorum (hem forum sitelerinde, hem de maillerime gelen sorulara cevap vermiyorum). Eğer emek vermişlerse; ya hatalarını düzeltiyorum, yâda yol gösteriyorum. Emek harcamış, uğraşmış fakat bir yerde takılmış olana da elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Bizlerde bu şekilde emek vermiş kardeşlerimizin, soru sorması durumunda elimizden geleni yaparsak daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Aslında başka problemlerde mevcut. Ancak temel durum bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle uzaktan-öğrenim sistemi, Türkiye için uygun bir sistem olmadığı kanaatindeyim.
 
(Yazdıklarım şahsi fikirlerimdir. Fikirlerimi dile getirmemden dolayı birilerinin kırılmasına neden olursam, şimdiden özür dilerim. Aşağıda yazılanlar kesinlikle art niyetli olarak yazılmamış olup, sadece tespitlerimdir. Birazcık uzun bir yazı oldu.)

Türkiye ve Uzaktan Öğrenim,

Covid19 salgınından dolayı Türkiye eğitim-öğretim kurumları, uzaktan-öğretim sistemine geçti. Ancak görünen bu sistemin Türkiye için çok uygun bir sistem olmadığıdır. Özellikle forum sitelerinde ödevlerini ve projelerini başkalarına yaptırmak isteyen (ücretli ve/veya ücretsiz) birçok öğrenci ile karşılaştık. Bu durumda olmasının birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum:

1-) Ne yazık ki ülkemizde diploma, bilgiden önce geliyor. Bu durum işe alımlarda sık karşılaşılan bir durum olduğundan gençlerimizde de şöyle bir fikir oluşuyor; “öncelikle diplomam olsun sonra mesleğimi öğrenirim .” Sonra piyasada diplomalı ancak bilgi noksanlığı fazla olan işsizlerin sayısının artmasına neden oluyor. Diplomanın işe girmek için yeterli olduğunu düşünüyorlar. Aslında baktığımızda da işleyişinde bu şekilde olduğunu görüyoruz. Özel şirketlerde bile işe girmek için torpilin ve diplomanın yeterli olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Bu durum da gençlerimizi öğrenmek yerine diploma sahibi olmaya itiyor.

Yurt dışında bazı ülkelerde durum bu şekildedir. Ancak üniversite okumanın maliyetli olduğu ülkelerde öncelikle bilgi geliyor. Hatta (bizim deyimimizle) alaylı yetişmeler, mekteplilerden çok daha iyi maaşlarla iş bulabiliyorlar. Türkiye’de çok fazla değer verilmeyen sertifika programları, bu tür ülkelerde çok değerlidir. Ancak oradaki sertifika öğretimleri ülkemizde olduğu kadar kolay değil. Mesela Oracle’nin java programlama dili sertifikası, diploma kadar ve hatta diplomadan daha değerliydi. (Şu anki durumu bilmiyorum.)

Bu yüzden öncelikle gençlerimizin “okul için değil; yaşam için öğrenmeliyiz.” felsefesi ile hareket etmeleri ve gençlik yıllarını (ki bu en değerli yıllarıdır) değerlendirmeleridir. Bu düşüncenin gençlerde oluşması için öncelikle işe alımlarda, diplomadan ziyade bilginin ölçülmesi; okudukları okulunda onlara bu konuda yön göstermeleri ile mümkün olacağını düşünmekteyim.

2-) Teknolojinin gelişmesi ile bilgiye ulaşım kolaylaşmıştır. Ancak bilginin kalitesi düşmüştür. Ne yazık ki kaliteli bilgi artık okullarımızda (hem MEB’de hem de YÖK’te) artık verilmiyor. Bilginin kalitesini açıkçası kelimelere dökerek izah edemiyorum. Ancak şu şekilde söyleyebilirim; dört işlemi kağıt kalem ile yapmayan ve/veya yapamayan gençlerimiz mevcut. Ancak kaliteli bilginin olduğu son kuşak bizleriz. Artık gençlerimize ham bilgi verilmiyor. İşlenmiş bilgi veriliyor. Buda ham ve kaliteli bilgiyi kendileri işleyerek yeni fikirler ortaya çıkarılmasına engel olunuyor. Mesela simülasyon programını çok iyi kullanan bir öğrenci, yaptığı programın arkasında nelerin çalıştığını bilmiyor. O yüzden direk ezber mantığı ile sistemleri simüle etmeye çalışıyor. Ancak en ufak bir sorunda, çözüm üretmekte zorlanıyor.

3-) Araştırma yapmayı bilmeyen bir nesil var karşımızda. Aslında araştırma yapmayın bilmeyen kesim olduğu gibi teknolojiyi kullanmayı bilmeyen bir nesil var. 21. yüzyıldayız. Teknoloji çağındayız. Ancak bilgisayar kullanmayı bilmeyen birçok genç biliyorum. Teknolojik olarak sadece cep telefonlarını kullanan, bilgisayarı oyun oynamak, film izlemek ve müzik dinlemek için kullanan bir nesil ile karşı karşıyayız. Ellerinde internet gibi mükemmel bir kaynak varken, bu kaynağı kullanamıyorlar. Bizim zamanımızda, yüksek lisansımın 2. döneminde seminer hazırlamam gerekiyordu, bu iş için internette yeterli bilgi yoktu. Bu amaçla makale araştırması yapmak için 1 hafta İstanbul’da ve 1 hafta Ankara’da kalmıştım. Şimdi ise oturduğum yerde her türlü makaleye ulaşabiliyorum. Hatta makaleyi yazan kişi ile irtibata geçip, aklıma takılan sorulara çok rahat cevap bulabiliyorum. Teknoloji şu anda çok büyük bir nimetken, bu durumun halen farkında değiller. Ellerinde sınırsız kaynak varken bu kaynağı kullanmıyorlar. Bu nedenle gençlere üniversiteye başlamadan veya üniversitenin ilk yıllarında araştırma yapma ve kendi kendine öğrenme yöntemleri anlatılmadır. Bu amaçla mutlaka üniversitelerin ilk döneminde ders verilmelidir. Hatta bu ders uygulamalı olmalıdır.

4-) Rahata alışmış ve bu yüzden rahatına düşkünler. Bizim nesil ile şu anki nesli karşılaştırdığımda; bizler çok sıkıntılar çektik (maddi anlamada). Ancak şu anda olanlar bu konuda rahatlar. Bu yüzden, bu rahatlığın sürekli olacağını düşündüklerinden dolayı, hayatlarının en güzel yaşlarını heba etmekteler. Bir insan için en verimli çağ 18-30’lu yaşlardır. Bu yaşlar bilgi birikimin yapılacağı yaşlardır. 30’lu yaşlarından sonra bilgi ediniminin çok zor olacağının farkında değiller. Bu yaşlar onlar için gelecek yatırımı olduğunun anlamıyorlar. Bu rahata alışkanlıkları son 1-2 ayda teknik forumlarda öğrencilerin ödevlerini yaptırmak isteyen gençlerde ciddi bir artışa neden oldu. İşin şu kısmını kabul ediyorum: bu tür platformlar bilgi paylaşım yerleridir. Ancak burada yapılması gereken ödev, projeyi kişinin kendisinin yapması ve takıldığı yerde forumdaki kullanıcılardan destek istemesi. Son zamanlardaki paylaşımlarda direk ödevinin yapılmasını isteyen, hatta bu iş için ücret teklif eden kardeşlerimiz var. Yaptıklarının çok ciddi bir hata olduğunun farkında değiller. 30’lu yaşları gelince farkına varacakları hata.

Yukarıda yazdıklarım, tüm genç kardeşlerimiz için geçerli değil. İçlerinde çok iyi bir şekilde kendini geliştiren, diplomanın her şey olmadığının mantığına ulaşmış kardeşlerimizde mevcut. Genele baktığımızda durum pek iç açıcı değil. Elimden geldiğince bu durum için kardeşlerimizi uyarıp yol göstermeye çalışıyorum. Son dönemdeki ödev yaptırma durumu için, kesinlikle kendileri bir şeyler yapıp; uğraşmadıkları sürece yardımcı olmuyorum (hem forum sitelerinde, hem de maillerime gelen sorulara cevap vermiyorum). Eğer emek vermişlerse; ya hatalarını düzeltiyorum, yâda yol gösteriyorum. Emek harcamış, uğraşmış fakat bir yerde takılmış olana da elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Bizlerde bu şekilde emek vermiş kardeşlerimizin, soru sorması durumunda elimizden geleni yaparsak daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Aslında başka problemlerde mevcut. Ancak temel durum bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle uzaktan-öğrenim sistemi, Türkiye için uygun bir sistem olmadığı kanaatindeyim.
İzninizle biraz ilave yapmak istiyorum güzel konunuza .
60 , 70 , 80 ve kısmen de olsa 90 lı yıllarda yetişen gençlerin büyük kesiminin daha güzel ve daha adil bir dünya icin ama doğru ama yanlış bir görüşü, söyleyecek bir sözü vardı. 90 lı yıllardan sonra neo liberal kültürel ve siyasi politikalar her insana dünyanın merkezinin kendisi olduğu fikrini pompaladı. Böylece tek amacı ve istikameti daha çok kazanmak , daha iyi yaşamak, daha cok harcamak , dünyada ne kadar haz varsa kapasitesi ölçüsünde tatmak olan bomboş bir gençlik ve bombo(k)ş bir nesil yetişti. Etrafındaki gençlere bakıyorum. Tek kaygıları daha güzel cep telefonu, daha ciks kıyafetler, daha havalı selfiler, daha güzel manitalar.....
Başka bir dünya icin bu hayatta olduğunu düşünen ve söyleyen gençler ve yetişkinler bile bu kışkırtıcı şehvetlerin esiri .....
 
(Yazdıklarım şahsi fikirlerimdir. Fikirlerimi dile getirmemden dolayı birilerinin kırılmasına neden olursam, şimdiden özür dilerim. Aşağıda yazılanlar kesinlikle art niyetli olarak yazılmamış olup, sadece tespitlerimdir. Birazcık uzun bir yazı oldu.)

Türkiye ve Uzaktan Öğrenim,

Covid19 salgınından dolayı Türkiye eğitim-öğretim kurumları, uzaktan-öğretim sistemine geçti. Ancak görünen bu sistemin Türkiye için çok uygun bir sistem olmadığıdır. Özellikle forum sitelerinde ödevlerini ve projelerini başkalarına yaptırmak isteyen (ücretli ve/veya ücretsiz) birçok öğrenci ile karşılaştık. Bu durumda olmasının birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum:

1-) Ne yazık ki ülkemizde diploma, bilgiden önce geliyor. Bu durum işe alımlarda sık karşılaşılan bir durum olduğundan gençlerimizde de şöyle bir fikir oluşuyor; “öncelikle diplomam olsun sonra mesleğimi öğrenirim .” Sonra piyasada diplomalı ancak bilgi noksanlığı fazla olan işsizlerin sayısının artmasına neden oluyor. Diplomanın işe girmek için yeterli olduğunu düşünüyorlar. Aslında baktığımızda da işleyişinde bu şekilde olduğunu görüyoruz. Özel şirketlerde bile işe girmek için torpilin ve diplomanın yeterli olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Bu durum da gençlerimizi öğrenmek yerine diploma sahibi olmaya itiyor.

Yurt dışında bazı ülkelerde durum bu şekildedir. Ancak üniversite okumanın maliyetli olduğu ülkelerde öncelikle bilgi geliyor. Hatta (bizim deyimimizle) alaylı yetişmeler, mekteplilerden çok daha iyi maaşlarla iş bulabiliyorlar. Türkiye’de çok fazla değer verilmeyen sertifika programları, bu tür ülkelerde çok değerlidir. Ancak oradaki sertifika öğretimleri ülkemizde olduğu kadar kolay değil. Mesela Oracle’nin java programlama dili sertifikası, diploma kadar ve hatta diplomadan daha değerliydi. (Şu anki durumu bilmiyorum.)

Bu yüzden öncelikle gençlerimizin “okul için değil; yaşam için öğrenmeliyiz.” felsefesi ile hareket etmeleri ve gençlik yıllarını (ki bu en değerli yıllarıdır) değerlendirmeleridir. Bu düşüncenin gençlerde oluşması için öncelikle işe alımlarda, diplomadan ziyade bilginin ölçülmesi; okudukları okulunda onlara bu konuda yön göstermeleri ile mümkün olacağını düşünmekteyim.

2-) Teknolojinin gelişmesi ile bilgiye ulaşım kolaylaşmıştır. Ancak bilginin kalitesi düşmüştür. Ne yazık ki kaliteli bilgi artık okullarımızda (hem MEB’de hem de YÖK’te) artık verilmiyor. Bilginin kalitesini açıkçası kelimelere dökerek izah edemiyorum. Ancak şu şekilde söyleyebilirim; dört işlemi kağıt kalem ile yapmayan ve/veya yapamayan gençlerimiz mevcut. Ancak kaliteli bilginin olduğu son kuşak bizleriz. Artık gençlerimize ham bilgi verilmiyor. İşlenmiş bilgi veriliyor. Buda ham ve kaliteli bilgiyi kendileri işleyerek yeni fikirler ortaya çıkarılmasına engel olunuyor. Mesela simülasyon programını çok iyi kullanan bir öğrenci, yaptığı programın arkasında nelerin çalıştığını bilmiyor. O yüzden direk ezber mantığı ile sistemleri simüle etmeye çalışıyor. Ancak en ufak bir sorunda, çözüm üretmekte zorlanıyor.

3-) Araştırma yapmayı bilmeyen bir nesil var karşımızda. Aslında araştırma yapmayın bilmeyen kesim olduğu gibi teknolojiyi kullanmayı bilmeyen bir nesil var. 21. yüzyıldayız. Teknoloji çağındayız. Ancak bilgisayar kullanmayı bilmeyen birçok genç biliyorum. Teknolojik olarak sadece cep telefonlarını kullanan, bilgisayarı oyun oynamak, film izlemek ve müzik dinlemek için kullanan bir nesil ile karşı karşıyayız. Ellerinde internet gibi mükemmel bir kaynak varken, bu kaynağı kullanamıyorlar. Bizim zamanımızda, yüksek lisansımın 2. döneminde seminer hazırlamam gerekiyordu, bu iş için internette yeterli bilgi yoktu. Bu amaçla makale araştırması yapmak için 1 hafta İstanbul’da ve 1 hafta Ankara’da kalmıştım. Şimdi ise oturduğum yerde her türlü makaleye ulaşabiliyorum. Hatta makaleyi yazan kişi ile irtibata geçip, aklıma takılan sorulara çok rahat cevap bulabiliyorum. Teknoloji şu anda çok büyük bir nimetken, bu durumun halen farkında değiller. Ellerinde sınırsız kaynak varken bu kaynağı kullanmıyorlar. Bu nedenle gençlere üniversiteye başlamadan veya üniversitenin ilk yıllarında araştırma yapma ve kendi kendine öğrenme yöntemleri anlatılmadır. Bu amaçla mutlaka üniversitelerin ilk döneminde ders verilmelidir. Hatta bu ders uygulamalı olmalıdır.

4-) Rahata alışmış ve bu yüzden rahatına düşkünler. Bizim nesil ile şu anki nesli karşılaştırdığımda; bizler çok sıkıntılar çektik (maddi anlamada). Ancak şu anda olanlar bu konuda rahatlar. Bu yüzden, bu rahatlığın sürekli olacağını düşündüklerinden dolayı, hayatlarının en güzel yaşlarını heba etmekteler. Bir insan için en verimli çağ 18-30’lu yaşlardır. Bu yaşlar bilgi birikimin yapılacağı yaşlardır. 30’lu yaşlarından sonra bilgi ediniminin çok zor olacağının farkında değiller. Bu yaşlar onlar için gelecek yatırımı olduğunun anlamıyorlar. Bu rahata alışkanlıkları son 1-2 ayda teknik forumlarda öğrencilerin ödevlerini yaptırmak isteyen gençlerde ciddi bir artışa neden oldu. İşin şu kısmını kabul ediyorum: bu tür platformlar bilgi paylaşım yerleridir. Ancak burada yapılması gereken ödev, projeyi kişinin kendisinin yapması ve takıldığı yerde forumdaki kullanıcılardan destek istemesi. Son zamanlardaki paylaşımlarda direk ödevinin yapılmasını isteyen, hatta bu iş için ücret teklif eden kardeşlerimiz var. Yaptıklarının çok ciddi bir hata olduğunun farkında değiller. 30’lu yaşları gelince farkına varacakları hata.

Yukarıda yazdıklarım, tüm genç kardeşlerimiz için geçerli değil. İçlerinde çok iyi bir şekilde kendini geliştiren, diplomanın her şey olmadığının mantığına ulaşmış kardeşlerimizde mevcut. Genele baktığımızda durum pek iç açıcı değil. Elimden geldiğince bu durum için kardeşlerimizi uyarıp yol göstermeye çalışıyorum. Son dönemdeki ödev yaptırma durumu için, kesinlikle kendileri bir şeyler yapıp; uğraşmadıkları sürece yardımcı olmuyorum (hem forum sitelerinde, hem de maillerime gelen sorulara cevap vermiyorum). Eğer emek vermişlerse; ya hatalarını düzeltiyorum, yâda yol gösteriyorum. Emek harcamış, uğraşmış fakat bir yerde takılmış olana da elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Bizlerde bu şekilde emek vermiş kardeşlerimizin, soru sorması durumunda elimizden geleni yaparsak daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Aslında başka problemlerde mevcut. Ancak temel durum bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle uzaktan-öğrenim sistemi, Türkiye için uygun bir sistem olmadığı kanaatindeyim.
Söylediklerinze katılıyorum birkaç ekleme de ben yapmak istiyorum.Eğitim sistemimizde pandemiden önce zaten sıkıntı vardı bir türlü eğitim sistemini oturtamadılar.Ben 1980 lerde ilk okul orta okul ve liseyi okudum 90 lı yılların başında yüksekokulda okudum.80 li yıllarda öğrenci öğretmeniyle beraber çeşitli deney uygulama ve el işleri işleri yapmak gibi şeyleri yapıyordu ağaç dikmek gibi işlerde öğrenciyle beraber yapılırdı hatta dikiş kumaşlarımız vardı onların üzerinde dikiş yapardık müzik derslerimiz uygulamalıydı,Beden eğitimi derslerinde çeşitli hareketleri yapmak zorunluydu gülle atmak kasa üzerinde takla atmak koşmak vb gibi.Bu gün bu uygulamaların çoğu yok birçok uygulama veliler tarafından evde ödev olarak yapılıyor istanbulda hazır ödev yapıp satan dükkana rastladım japon pazarlarında çinde yapılıp türkiyede satılan hazır ödevler var herşey hazır çocuk bundan ne öğrenecek eskiden okullarda kimya labaratuvarları vardı gidip uyglamalı deney yapardın.Meslek liselerine hiç girmiyorum daha önceki yazılarımda var sadece şunu söyleyeceğim Bitirdiler diplomalı düz işci yetiştirdiler Teknsyenle falan alakası yok yaptırdıkları sigortanın bile geçersiz olduğunu yıllar sonra öğrendik artık kimse tercih etmiyor.Meslek liseleri olamyınca bir memleket nasıl kalkınacak nerede adam yetiştireceksiniz özel sektör taşın altına elini sokmak istemiyor bana hazır tecrübeli adam gelsin diyor nasıl olacak bu iş .Üniversitelere gelince durum biraz daha zor her ile üniversite açıldı ama mezun olan öğrenciler diplomalı işsiz oldu yazık değilmi bu kadar insana çok üzücü bir durum yani demem o ki baya bir elden geçirip eğitim sistemini yeni baştan düzenlemek gerekmektedir akılcı bir biçimde işin içinde olan menfaatten uzak dürüst insanlarla yapmak ve sistemi otuturmak gerekmektedir.Bunlar benim düşüncelerm ve gördüklerimdir.Sygılarımla.
 

Forum istatistikleri

Konular
127,954
Mesajlar
913,890
Kullanıcılar
449,604
Son üye
baba pero

Yeni konular

Geri
Üst