SU İLE TOPRAKLAMA

forum değil sanki zaman makinesi :)
Burda yazilanlar hic eskimiyor işte. Yillar sonra bile tekrar tekrar faydali oluyor sonraki nesillere :)
 
Zaman rölesi bir diğer ifade ile zaman saati adı verilen sistem süresi belli olan bir aralıkta araya girmesi veya çıkması amaçlanan elektrik sisteminin kontrol edilmesinde kullanılmak için tasarlanmıştır.
Elektrik tesisatlarında seçilecek kablo kesiti genellikle kullanılacak güce göre çekilecek akımın hesaplanması ile belirlenmelidir.
Merhaba.Denizlerin tam da ortasında petrol arama,çıkarma platformları (Veya maden tetkik arama platformları gibi) kuruluyor bildiğiniz gibi.Topraklama sağlıklı yapılmadan (Bu deniz suyuyla kısmen temas eden metal yüzeyler veya denizin en dibine çakılan metal,beton kazıklar,beton temeller,vb.) tahminimce bu topraklamayı tam sağlıyor.

Uçaklarda,bu uçak herhangi bir yere bağlı değilken ve uçak bir hava içinde yüzerken,uçak metal gövdesi araç şasisi gibi topraklanacak elektriği alıp,uçağın dış metal gövdesinden havaya temas ederken,bu hava molekülleriyle statik elektik düzeyinde de sürtünürken,asıl topraklanacak elektrik ucu yine metal gövdeye tam dağıtılmış,yayılmış da oluyor.Bir uçağa elektrik düştüğünde ne olacağı sorusunun cevabı daha önce TMMO'nun bir yazısında,yıldırımın bu uçağın burnundan girip,iletken metal yüzeyleri yalayarak kuyruk ve kanat uçlarından tekrar havaya deşarj olup kaybolacağı,tamamının havaya aktarılacağı,ancak camlar açıksa,bu camdan giren yüksek akımın eser bir miktarının elektronik cihazları kolayca da bozabileceği ifade ediliyordu.

Artık tüm araçlarda veya dünya toprağıyla da yapılan tüm topraklamaları (Dc'de + ve - ucun ,nötr'deki canlı ucun tam aktif kaldığını,sadece kontrol kalemini yakamayacak kadar çok dağınık olduğu için de çok zayıflamış olabileceğini) artık kendimce bu elektrik yükünün tam dağılması,yayındırılması teorisiyle kendimce de açıklamaya çalışıyorum,artık ne derece mantıklı veya doğruysa.Kolay gelsin.Saygılarımla.
 
Tekrar merhaba.Topraklanan elektriği geniş yüzeylere veya hacme dağıtıp evin temel topraklanmasından,yani evin temelindeki betondan gelen iletimle,bu ev odalarındaki beton yüzeylerde sağlanan suni topraklama noktalarında,deniz suyuyla (Tuzlu su saf suya göre daha iletken ve elektrolitiktir) yapılan topraklamalarda,bize belki de doğru bir yolu gösterebilir.

Bir çay kaşığı veya çay bardağı,bir su bardağını su ile doldurup beton zemine de koysanız eser miktarda,yani bizim topraklamada işimize yaramayacak kadar (Bir çiçek saksısındaki ıslanmış toprak da aynidir) bir topraklama sağlarken,oysa bir banyo küvetini musluk suyuyla tam doldurduğunuzda (Şebeke suyu da deniz suyu gibi bikarbonatlar içerir ve 220 vac’ye göre iyi bir iletkendir) küvetin altından temasla sağlanan bu betonla,yani direk sağlanan yüzey temasıyla,içine çalışırken birden düşen bir saç kurutma makinesi şartında,K.A.K.R. ve bir sigortayı attıracak düzeyde,içinde bir insan suya gömülü olarak varsa anında tehlikeli mA seviyesinden fazla (30 mA’den çok daha fazla) akım geçebilmesi nedeniyle ölümcül risklidir,çok iyi biliyorsunuz.

Büyük kütleli,ağır,iletken,metalden yapılmış bir sandık,evin ortasındaki beton zeminde,ağırlık basıncıyla yere tam olarak basarken de,yere bastığı bu metal yüzeyler ile evin betonu yine iyi bir topraklama alanı,noktasını oluşturmuş olur.Buradan alınan topraklama kablosu ile faz iletkeni arasından hatırı sayılabilir bir ac akım toprağa (Evin betonuna,yani gizli nötr noktasına) doğru akabilir.

Bu örneklerden,yakın zamanlarda üzerinde durduğum,özellikle elektrik yükünün metal yüzeylere eşit olarak dağıtılmasıyla sağlanmış topraklamada olduğu gibi,bunu da dağıtılma teorisiyle açıklayabiliriz.Çünkü her 2 örnekteki topraklama noktasından da betona tam geçen bu akım da,aslında dünya toprağında 2. aşamada daha fazla dağıtılmakta ve çok daha geniş derinlik veya yüzeylere de yayındırılıp iyice dağıtılmış olmaktadır.Sonuç olarak tam bir yük kaybının bu topraklanan noktalarda olduğunu yine ifade edemeyiz,bu son durumda da.Kolay gelsin.Saygılarımla.
 
Merhaba.Denizlerin tam da ortasında petrol arama,çıkarma platformları (Veya maden tetkik arama platformları gibi) kuruluyor bildiğiniz gibi.Topraklama sağlıklı yapılmadan (Bu deniz suyuyla kısmen temas eden metal yüzeyler veya denizin en dibine çakılan metal,beton kazıklar,beton temeller,vb.) tahminimce bu topraklamayı tam sağlıyor.

Uçaklarda,bu uçak herhangi bir yere bağlı değilken ve uçak bir hava içinde yüzerken,uçak metal gövdesi araç şasisi gibi topraklanacak elektriği alıp,uçağın dış metal gövdesinden havaya temas ederken,bu hava molekülleriyle statik elektik düzeyinde de sürtünürken,asıl topraklanacak elektrik ucu yine metal gövdeye tam dağıtılmış,yayılmış da oluyor.Bir uçağa elektrik düştüğünde ne olacağı sorusunun cevabı daha önce TMMO'nun bir yazısında,yıldırımın bu uçağın burnundan girip,iletken metal yüzeyleri yalayarak kuyruk ve kanat uçlarından tekrar havaya deşarj olup kaybolacağı,tamamının havaya aktarılacağı,ancak camlar açıksa,bu camdan giren yüksek akımın eser bir miktarının elektronik cihazları kolayca da bozabileceği ifade ediliyordu.

Artık tüm araçlarda veya dünya toprağıyla da yapılan tüm topraklamaları (Dc'de + ve - ucun ,nötr'deki canlı ucun tam aktif kaldığını,sadece kontrol kalemini yakamayacak kadar çok dağınık olduğu için de çok zayıflamış olabileceğini) artık kendimce bu elektrik yükünün tam dağılması,yayındırılması teorisiyle kendimce de açıklamaya çalışıyorum,artık ne derece mantıklı veya doğruysa.Kolay gelsin.Saygılarımla.
Ucaklardan konu acilmisken bir suredur merak ettigim birsey sorayim. Konu ile cok alakali sayılmaz. Elektrikte devreyi tamamlamak esastır. Devre tamamlanmazsa carpilma da olmaz. O halde ucaklara nasıl yildirim duser havada iken
 
Bu makaleden tam aklımda kalanları özetlemeye de çalışayım size.Bu uçak havada uçarken büyük bir topraklama sahasının kapladığı hacimde kendisi iletken alüminyum-mağnezyum alaşımından tam oluştuğu için yıldırımı bazen ayni yerdeki bir toprak gibi kendisine çekiyor veya diğer deyişle buluttaki statik elektrik o anda uçak gövdesi tam 0 potansiyelde ve tam şasi noktası da olabildiği için toprak ile + veya - statik yükler arasındaki büyük çekim gücüyle (Tam zıt yüklü bulutlar gibi,yerle bulut arasındaki elektrik çekim gücü gibi),elektriksel alanlarla,büyük statik voltaj farklarıyla bu elektrik yıldırım şeklindeki bu büyük atlamayla uçağa doğru çekilmiş oluyor.

Ama bu uçak kompozit malzemeden yapıldığında asıl problem bu montajdaki birleştirme noktalarında yaşanıyor.Eğer kompozit malzeme iletken boya veya iletken,ince olan,kaplama şeritlerle hiç kaplanmayıp (Yalıtkan iken tam iletken yapılmayıp) iç topraklama (ara bağlantı köprüleri) iletkenleri ile bu perçinle birleştirilen noktalardan,tam sağlıklı olarak birbirlerine bağlanmayıp arada yalıtkan kopuklukları da olursa,yıldırım düştüğünde bu iç noktalarda direk arklar oluşuyor,aviyonik sistem tam çöküyor,yanabiliyor,büyük zararlar görebiliyor.

İletken olamayan kompozit malzemelerle dış yüzünü tam kaplamada,yani iletken veya tam metal olmayan dış uçak kaplamalarında,bu iç ara geçiş bağlantılarında bu eksiklikler varsa yıldırm deşarjında ne yazık ki bu sıkıntılar yaşanıyor.Kolay gelsin.
 
Son düzenleme:
Ucaklardan konu acilmisken bir suredur merak ettigim birsey sorayim. Konu ile cok alakali sayılmaz. Elektrikte devreyi tamamlamak esastır. Devre tamamlanmazsa carpilma da olmaz. O halde ucaklara nasıl yildirim duser havada iken
O noktada yüksek deşarj akımı çarptığı noktada kalmaz ; herhalde önüne geçeni tır gibi ezer geçer tahminen ; o noktada gariban uçağında yere göre bir potansiyeli var ; devre tamamlanmaz diye bir şey yok ; güncel bir uygulama görmek istersen trafo ark boynuzlarına bak :)
 
Buna bir başka örnek hava iyonizer cihazının YG uçlarından havaya YG yükü nasıl tam aktarılıyorsa,bir yıldırım uçağa burundan veya ortadaki gövdesinden girdiğinde kanat,kuyruk uçlarından (Yani en sivri noktalardan,trafonun bushıng ucu gibi,buji ucu gibi,iyonizerin YG'nin direk çıkışında gittiği sayısız toplu iğne uçları,vb.) havaya tekrar ayni yöntemle geri veriliyor.Bir iyonizer cihazındaki havaya bu yayılışla,havayı iyonlaştırmayla (Uçaktan dışarı verilen yük de o anda yakın hava çevresini tam iyonlaştırıyor,buna benzer ve doğal olarak) ayni yani,bir farkı yok.Umarım şimdi tam olarak da anlamışsınızdır.Kolay gelsin.Saygılarımla.
 
Bu konuda kendisini hiç sevmem ama Şahan ın süper bir parodisi var , trafoya işeyen adam ismide. Her izlediğimde gülmekten yarılırım . Keçiorenin elektriği komple bana girdi , çıkacak yer bulamayınca içimde patladı diye süper bir replik geçiyor @Alçak Mühendis
 
Son düzenleme:
Buna bir başka örnek hava iyonizer cihazının YG uçlarından havaya YG yükü nasıl tam aktarılıyorsa,bir yıldırım uçağa burundan veya ortadaki gövdesinden girdiğinde kanat,kuyruk uçlarından (Yani en sivri noktalardan,trafonun bushıng ucu gibi,buji ucu gibi,iyonizerin YG'nin direk çıkışında gittiği sayısız toplu iğne uçları,vb.) havaya tekrar ayni yöntemle geri veriliyor.Bir iyonizer cihazındaki havaya bu yayılışla,havayı iyonlaştırmayla (Uçaktan dışarı verilen yük de o anda yakın hava çevresini tam iyonlaştırıyor,buna benzer ve doğal olarak) ayni yani,bir farkı yok.Umarım şimdi tam olarak da anlamışsınızdır.Kolay gelsin.Saygılarımla.
evet bu yazı yıldırımın uçağa giriş çıkışıyla ilgili açıklayıcı oldu.
o halde konuyu biraz daha farklılaştırarak sorayım şimdi de.
uçağa yıldırım girip çıktığında beton bir binaya, ağaca, insana vs ye yıldırım düşmesi ile aynı özelliği gösterip yakıp yıkıp geçiyor mu; yoksa tüm gövde metal olduğundan dış yüzeyden bir faraday kafesi gibi girip çıkıyor mu? Uçağı komple dengeleme barası şeklinde görebilir miyiz?
 
evet bu yazı yıldırımın uçağa giriş çıkışıyla ilgili açıklayıcı oldu.
o halde konuyu biraz daha farklılaştırarak sorayım şimdi de.
uçağa yıldırım girip çıktığında beton bir binaya, ağaca, insana vs ye yıldırım düşmesi ile aynı özelliği gösterip yakıp yıkıp geçiyor mu; yoksa tüm gövde metal olduğundan dış yüzeyden bir faraday kafesi gibi girip çıkıyor mu? Uçağı komple dengeleme barası şeklinde görebilir miyiz?

Evet.Sadece 2.varsayım olarak söylediğiniz bilgi en doğrusudur.Bir otomobile yıldırım düştüğünde metal aksama dokunmadığınızda,bu akım aks,lastik telleri,yer toprağı arasından size bir zarar vermeden geçmiş oluyor,uçakta da camların çok sıkı,tam kapalı olması şartında yıldırım yükü insanlara,uçak elektoniğine (aviyoniğe),bu cama çok yakın dizüstü,cep,vb.cihazlara hiç zarar vermeden Faraday Kafesi prensibiyle (Arabaya düşmesinde de yine Faraday Kafesi ilkesi geçerlidir) kuyruk,kanat uçlarından,bu havayı doğrudan iyonlaştırma enerjisine dönüşerek çıkıp kayboluyor,bir sonuç olarak.

Çok iyi biliyorsunuz ama yine de hatırlatmak gerekirse elektriğin devresini tamamlaması sadece iletken kablolarla değil,iyonlaşmış hava içinden (Yıldırım düşemeden önce öncü arklar oluşur ve yıldırımın geçeceği yol iletken iyonlaşmış yola,bu yıldırım geçmeden çok kısa süre öncesinde hazırlanır) olabileceği gibi tuzlu,asitli,bazik su (anyon,katyonlu elektrolitik ortamda) basıncı düşürülmüş (seyreltilmiş) gazlardan (x,katot ışınları,alçak basınçlı flüoresan tüpleri gibi) veya plazma (elektrik ark kaynağında oluşan ve maddenin dördüncü hali de sayılan bu ortamında) içinden olabilir.

Çok yüksek frekanslı ve çok kısa dalga boylu,yani çok yüksek enerjili dalga çıkışlı kaynakların (Bir Mikrodalga fırının içi gibi) kontrol kaleminin bunun yakınında kendiliğinden ve hiç bir yere temas etmeden havada iyonlaşmış yüklerle yanması,bunların açıklanmasında benzer olarak yine yakın hava çevresinde oluşan aşırı iyonlaşmadır.Bu yükler kontrol kaleminin metal ucundan direk (Temassız) girip onu yakar,iyi bildiğimiz gibi.Kolay gelsin.
 

Forum istatistikleri

Konular
128,554
Mesajlar
918,511
Kullanıcılar
450,553
Son üye
bugraaa6606

Yeni konular

Çevrimiçi üyeler

Geri
Üst