Maxim-1995
Üye
- Katılım
- 13 Şub 2011
- Mesajlar
- 304
- Puanları
- 1
- Yaş
- 28
Halkın çoğunluğunun korku ve endişeyle, birçok bilim adamının heyecanla, memleketi yönetmekle görevli siyasilerin umursamaz tavırlarıyla beklenilen İstanbul Depremi; Kimine göre 30, kimine göre 20, bazılarına göre her an olabileceği konuşulan İstanbul depremine ne kadar hazırlıklıyız? Ve en önemlisi tarihteki İstanbul Depremleri bizlere ne gibi tecrübeler kazandırdı, yoksa hafızalarımızdan silindi mi?
Her an olabilecek bir deprem felaketi bekliyoruz ama sanki hiç deprem olmayacakmış gibi yaşıyoruz. Sanırım çok değişik sebeple ortaya konabilir bu konuda. Her şey den önce bilgi kirliliği var. Önüne gelene mikrofon uzatan basın ve görsel medya; reyting uğruna, deprem haberlerini bile kullanmaktan kaçınmıyor. Her kes deprem uzmanı kesilmiş, bir yerlerde konuşuyor. Ama hangi kimlikle, hangi deneyimle?
Siyasilerin bu ve benzeri konularda bilim adamlarını kullanma refleksi zayıf kalıyor. Ya da bilim adamlarının siyasilere güveni yok. Siyasiler işine geldiği noktada bilim adamlarının görüşü şöyle, işine gelmediği noktalarda ise bilim adamlarını koruma nezaketini gösterdikleri pek söylenemez. Tabii ki; bilim kişiliğini maddi çıkara çevirmek isteyenlerde yok değil. Türkiye’nin zaten bir deprem kuşağında olduğu bilinen bir gerçek. İstanbul depremi, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi ve depremden sonra yaşanılan olaylar daha sık dile getiriliyor. Jeologlar, deprem mühendisleri, yerel yöneticiler, çeşitli sivil toplum örgütleri, bir araya gelerek çalışmalar yaptılar. Birtakım tedbirler alındı ama; yeterlimi? Sorusunun cevabı hayır olur sanırım.
Tedbir alması gereken hükümetler ve yerel yöneticiler. Ve en önemliside bilinçlendirilmiş bir toplum. Önemli olan deprem öncesi, deprem anında ve deprem sonrası ortaya çıkacak sonuçları iyi tespit edip, hazırlıkları bu yönde geliştirmek gerekir. Eski depremler incelendiğinde; İzmit yada çevresinde olan bir depremden 10-15 yıl sonra İstanbul depremi olmuştur. Kuzey Anadolu fay hattı çok iyi incelenmesi gerekir. Tedbirler, deprem hemen olacakmış gibi alınmalıdır. Beklide İstanbul depremi hiç olmayabilir. Gerçektende Kuzey Anadolu fay hattı orta kesiminde bin kusur senedir hiç deprem olmamış. Deprem tarihçileri de bu konuda daha çok araştırma yapmalı.
Deprem anında yapacak fazla bir şeyimiz olmaz ama depreme hazırlıklı isek en azından deprem sonrası neler yapılabileceği bilirsek, deprem afetinden en az yıkım ile kurtuluruz. Hastanelerimizi deprem anında sağlıklı hizmet verecek durumda tutarsak, ölenlerin arkasından “Fatiha” okusak da, yaralılarımıza daha iyi hizmet sunulabilir. Tabii ki, bunun için hastanelerimizi deprem sırasında yıkılmayan dayanıklı yapılar haline getirmemiz gerekiyor. Sonra okullarımız. Milyonlarca öğrencimizin eğitim gördüğü okullarımız çok sağlıklı yapılar olmalı. Bir toplum genç ve dinamik nesillerini kaybederse, geleceğini de kaybetmiş olur. Deprem sonrası psikolojik destek şarttır. Bunlar bir plan çerçevesinde uygulanabilmelidir. Marmara ve Düzce deprem sonrası bizlere gösterdi ki; küçük çocuklarımıza psikolojik destek verilmezse, yüzleri gülmüyor. Bu çocukları yedirip, içirip hatta eğlendirmek gerekir. Bunları yapabilecek teşkilatlarımız olmalı. Diyelim ki İstanbul depremi 50 sene sonra olacak. O zaman yapacağımız çok şey olur. Bu süre İstanbul’u adam etmeye yeter. İşin başında, depreme dayanamayan yapılar yıkılıp, yerlerine daha güçlüleri yapılmalıdır. Hatta bazı semtler yeniden inşa edilmelidir. Ata şehri örnek verebiliriz. Hem modernleşip hem de dayanıklı yapılarla depreme hazırlıklı olabiliriz.
Her an olabilecek bir deprem felaketi bekliyoruz ama sanki hiç deprem olmayacakmış gibi yaşıyoruz. Sanırım çok değişik sebeple ortaya konabilir bu konuda. Her şey den önce bilgi kirliliği var. Önüne gelene mikrofon uzatan basın ve görsel medya; reyting uğruna, deprem haberlerini bile kullanmaktan kaçınmıyor. Her kes deprem uzmanı kesilmiş, bir yerlerde konuşuyor. Ama hangi kimlikle, hangi deneyimle?
Siyasilerin bu ve benzeri konularda bilim adamlarını kullanma refleksi zayıf kalıyor. Ya da bilim adamlarının siyasilere güveni yok. Siyasiler işine geldiği noktada bilim adamlarının görüşü şöyle, işine gelmediği noktalarda ise bilim adamlarını koruma nezaketini gösterdikleri pek söylenemez. Tabii ki; bilim kişiliğini maddi çıkara çevirmek isteyenlerde yok değil. Türkiye’nin zaten bir deprem kuşağında olduğu bilinen bir gerçek. İstanbul depremi, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi ve depremden sonra yaşanılan olaylar daha sık dile getiriliyor. Jeologlar, deprem mühendisleri, yerel yöneticiler, çeşitli sivil toplum örgütleri, bir araya gelerek çalışmalar yaptılar. Birtakım tedbirler alındı ama; yeterlimi? Sorusunun cevabı hayır olur sanırım.
Tedbir alması gereken hükümetler ve yerel yöneticiler. Ve en önemliside bilinçlendirilmiş bir toplum. Önemli olan deprem öncesi, deprem anında ve deprem sonrası ortaya çıkacak sonuçları iyi tespit edip, hazırlıkları bu yönde geliştirmek gerekir. Eski depremler incelendiğinde; İzmit yada çevresinde olan bir depremden 10-15 yıl sonra İstanbul depremi olmuştur. Kuzey Anadolu fay hattı çok iyi incelenmesi gerekir. Tedbirler, deprem hemen olacakmış gibi alınmalıdır. Beklide İstanbul depremi hiç olmayabilir. Gerçektende Kuzey Anadolu fay hattı orta kesiminde bin kusur senedir hiç deprem olmamış. Deprem tarihçileri de bu konuda daha çok araştırma yapmalı.
Deprem anında yapacak fazla bir şeyimiz olmaz ama depreme hazırlıklı isek en azından deprem sonrası neler yapılabileceği bilirsek, deprem afetinden en az yıkım ile kurtuluruz. Hastanelerimizi deprem anında sağlıklı hizmet verecek durumda tutarsak, ölenlerin arkasından “Fatiha” okusak da, yaralılarımıza daha iyi hizmet sunulabilir. Tabii ki, bunun için hastanelerimizi deprem sırasında yıkılmayan dayanıklı yapılar haline getirmemiz gerekiyor. Sonra okullarımız. Milyonlarca öğrencimizin eğitim gördüğü okullarımız çok sağlıklı yapılar olmalı. Bir toplum genç ve dinamik nesillerini kaybederse, geleceğini de kaybetmiş olur. Deprem sonrası psikolojik destek şarttır. Bunlar bir plan çerçevesinde uygulanabilmelidir. Marmara ve Düzce deprem sonrası bizlere gösterdi ki; küçük çocuklarımıza psikolojik destek verilmezse, yüzleri gülmüyor. Bu çocukları yedirip, içirip hatta eğlendirmek gerekir. Bunları yapabilecek teşkilatlarımız olmalı. Diyelim ki İstanbul depremi 50 sene sonra olacak. O zaman yapacağımız çok şey olur. Bu süre İstanbul’u adam etmeye yeter. İşin başında, depreme dayanamayan yapılar yıkılıp, yerlerine daha güçlüleri yapılmalıdır. Hatta bazı semtler yeniden inşa edilmelidir. Ata şehri örnek verebiliriz. Hem modernleşip hem de dayanıklı yapılarla depreme hazırlıklı olabiliriz.