METEROLOJİK FARKLILIKLAR NEDEN BU KADAR ARTTI?

binbaşı

Onursal Üye
Onursal Üye
Katılım
1 Eyl 2011
Mesajlar
6,205
Puanları
3,256
Konum
BURSA
Merhaba.

Bilim adamlarınca yıllar önce yapılan sera etkisiyle dünyanın ısı dağılımı dengesinin bozulabileceğinin uyarıları çok değil geçtiğimiz birkaç yıl öncesindeki yıllarda bize verilmişti.

Ağaçların sayıca azalması,hava kirliliğinin artan global dünya nüfusu ve politikasıyla eşdeğer olarak da artması,atmosferik kirlenme,ekolojik dengenin,atmosferik gazların belirli oranlardaki dengesinin korunması uğrunda oluşturulan tüm çabaların yetersiz oluşu (Karbondioksit salınımındaki kontrol edilemez bir artış) dünyada sera etkisiyle oluşan mevcut küresel ısınmanın her geçen gün daha fazla da artmasına neden olabilmektedir.

Son günlerde dünyada kuzey,güney ve ılıman kuşaktaki iklim bölgelerinde,mevsim normallerine göre oluşan aşırı farklılıklar, bize iş işten geçmeden de çok acil önlemleri çok acil olarak alabilmemiz gerektiğini çok iyi ifade edebilmekte.Kuzey Amerika’da 1932 yılından bu yana,ilk kez yine dünyanın sayılı harikalarından olan Niyagara şelalesinin kısmen de donabilmesi,Kuzey Amerika’’da -40,Güney Amerika’a ise +50 derece gibi ekstrem sıcaklık değerlerinin okunup görülebilmesi,ılıman kuşakta yer alan ülkemizin büyük bir kısmında kuraklık ve yağış azlığının bazı bölgelerde hissedilir derecelerde de görülebilmesi,küresel ısınmanın boyutu hakkında ciddi ve belirli fikri bize verebilmektedir.

Dünya nüfusunun hızla artması,artan bu nüfusla doğru orantıda,kişi başına düşen hava kirliliği oranında bir düşme görülmemesi bu olumsuz durumun bir başka da görüntüsüdür.Şehirleşme,ketleşme politikalarının da hava kirliliğini,doğal ve tükenebilir kaynakların hava kirliliğini azaltacak şekilde projelendirilmesinin,havaya serbest ve bilinçsiz olarak,kontrolsüz salınıp da bırakılan SOx,COx,NOx gaz bileşiklerinin,olayın bu denli ciddi olabilmesindeki rolü de çok büyük olup yadsınamaz.

Her ne kadar insanoğlu olarak dünya üzerinde var olabilmek,daha iyiyi,daha güzeli elde edip refah içinde yaşamak gayretini çok iyi gösteriyor bile olsak,dünya geleceğini,atmosferinin gelecekteki kuşaklar iççin yaşanabilir durumda bırakılması yolunda çok fazla bir çabamız da ne yazık ki olmuyor.Bunu önlemek için çok büyük girişimleri ya yapmıyor ya da çok istesek bile gene de yapamıyoruz.

Dünya üzerinde yaşanabilir yaşam alanları,atmosferiyle birlikte var olabildiği halde çoğu zaman bilim-kurgu tarzında diğer gezegenlerde yaşanabilir atmosfer koşullarını,bu ortamlardaki yaşanabilir bir hayatın ipuçlarını yine yakalayıp bulmaya çalışıyoruz.Dünya üzerinde küresel ısınma ve iklimsel büyük değişimlerle verimli tarım arazileri,bizler için yaşanabilir ve uygun gıda teminini sürekli sağlayabileceğimiz verimli alanlar gitgide azalıyor.

Belirli periyotlarda ortaya çıkan ve dünya nüfusunun daha da artmasını engelleyen,toplu ölümlere neden olabilen çok çeşitli salgınlar,hortumlar,doğal afetler ve felaketler,kuraklıklar,ölümcül hastalıklar,obezitenin ,sağlıksız beslenmenin büyük oranlarda da artışı,popüler kültürün de etkisiyle beslenme alışkanlıklarındaki büyük değişimler,sağlıksız ve hızlı beslenme yollarının (Fast Food ) yemek kültürüne pek de değer vermeyen ve kolaya kaçabilen bizler tarafından benimsenmiş olması,insanlarımızın bu son zaman diliminde,doğallıktan çok da uzaklaşan beslenme tarzının daha çok benimsenmesiyle,daha vahim sonuçların ortaya çıkabilmesine de neden olabilmektedir.Bunun direk yol açabildiği çeşitli ve önlenemez hastalıklar,buna bağlı ölümler de dünya nüfusunun azımsanmayacak ölçülerde azalmasına neden olabilmekte,bir anlamda aşırı nüfus artışını bir ölçüde frenleyebilen bir neden olarak da görülebilmektedir.

Temiz ve yenilenebilir doğal enerji kaynaklarının bazı büyük kazalar nedeniyle çok cazip olmaktan çıkıp,geleneksel yöntemli tükenebilir doğal enerji kaynaklarının devreye direk olarak da girebilmesinin klasik bir çözüm olarak görülebilmesi (Fukuşima Nükleer Santrali,Çernobil Nükleer Santrali kazasının öncesi ve sonrasındaki enerji üretim politikalarının yeniden değerlendirilip de ele alınabilmesi gibi) dünyada temiz enerji ile elektrik elde etme girişimlerine ters yönde ket de vurabilmekte,yardımcı bir enerji üretim metodu olarak görülüp,ancak bu şekliyle de ele alınabilecek olan rüzgar,güneş,jeotermal,biogaz,vb.tüm yenilenebilir ve tükenmez türde olan enerji kaynaklarına olan ilgimizi de tek yönlü,direk olarak rotamızı bunlara yöneltebilmemizi de olumsuz yönden etkileyebilmektedir.

Küresel ısınmanın dünyaca önlenip engellenmesinin belki en iyi çözümü fosil yakıtların yakılmasıyla elde edilen ve emisyon oranı çok yüksek olan hava kirletici türden katı,sıvı ve gaz yakıtların yanmasıyla sağlanan bu enerji döngüsünü,en kısa sürede yeni ve yenilenebilir türden olan enerji kaynaklarının devreye alınarak,sayısını da arttrarak,ancak bu şekliyle hava kirliliğini,ona bağlı olan küresel ısınma faktörünü (Sera Etkisini) azaltarak,aşağıya çok çekerek büyük ölçüde de azaltabiliriz.Çarpık kentleşme,çok iyi planlanmayan mimari projelerin günlük hayatta uygulanabilir kılınması,hatta yemek pişirme kültürümüz bile göz ardı edilmeyecek olan bu kirlenmede payı bulunabilecek faktör olarak ele alınabilir,belki çok ayrıntılı da düşünülürse eğer.

Yalnızca tek bir dünyamız var.O yüzden ona çok iyi sahip çıkalım.

Kolay gelsin.Saygılarımla.
 
Son düzenleme:
İnsanoğlu şu anda sadece tüketmek ile meşgul. Büyük devletler ve dev şirketler sadece daha fazla para kazanabilmek amacıyla fosil yakıt tüketmeyi teşvik etmekte daha da kötüsü fosil yakıtları ele geçirebilmek için çevreye çok çok büyük zararları olan savaşlar yapmaktan çekinmemekteler. Savaşlarda kullanılan bombalar ve kimyasallar çevreye tamiri çok güç hasarlar vermekte.

Bunun yanında şehirleşme ve sanayileşme ile birlikte yeşil alanlar hızla yok edilmekte. Yeşil alanlar azalınca atmosferdeki O2 miktarı azalmakta azot ve sera gazları artmaktadır. Doğal döngünün en önemli halkaları olan sulak alanlar da kurutularak bizzat insan eli ile iklim değişiklikleri meydana getirilmektedir. Oysa ki doğada yaşayan tek hücreli bir canlı bile bu döngünün kusursuz olarak işlemesinde büyük öneme sahiptir.

İşin en vahim noktası dünyanın makro dengesini sağlayan yağmur ormanları da sanayinin kıskacına alınarak hızla tahrip edilmekte. Para ile satın alınan yerel siyasi güçler tarafından da bu talana göz yumulmaktadır.

Her gün doğal dengenin bir unsuru olan onlarca hayvan ve bitki türü tamamen yok oluyor. Artık geri dönülemez bir noktaya gelmek üzereyiz. Dünyayı eskisi gibi yem yeşil yapmadığımız, fosil yakıtlardan vazgeçmediğimiz takdirde çok büyük doğa olayları yaşayarak Dünya'nın sonunu seyredeceğiz.
 
Dünyayı dedelerimizden kalan miras değil de çocuklarımızdan aldığımız emanet gibi görmezsek eğer,cam fanuslar içinde dolaşacağımız günler pekte uzak değil.
Bu savaşlar ne için yapılıyor.İstisnalar hariç,100 sene sonra şu an yaşayan hiç kimse kalmayacak dünya üzerinde.Başımızı fanuslar içine sokmadan önce ellerimizin arasına alıp düşünmemiz gerek bence.
 
Bu konu tüm canlıların şifa en hem fikir olduğu uygulama noktasında istisnasız hiç birimizin uymadığı bir konu...!

1)Florakarbon bileşimli gazlarla ozon tabakası yırtıldı ultraviole ışınlar filitre görevi gören ozon tabakasının yok olduğu bölgelerde direk yeryüzüne ulaşabilir oldu .Bu yırtıkların olduğu gölgede kuzey kutbu ve güney yarım kürede brezilya ,arjantin vede şili üstlerinde bu yırtıklarda yüksek ısının yer küreye ulaşmasına neden oluyor .

2)Dünyamızda tepki olarak buharlaşma ile cevap veriyor.Bu tepki ısı enerjisinin su monoküllerine yüklenmesine kutuplarla ekvator arasındaki ısı farkının ters orantılı olarak değişimine neden olmakta buda tayfunların kasırgaların güçlerinin artmasına sıklıklarının çoğalmasına neden olmakta.

3)Fosil yakıtlar bir gün mutlaka tükenecek !
İnsanoğlu altarnatif bir kaynak bulmalı taşınabilir küçük bir alanda kolay depolanabilir kontrol edilebilir ,yüksek kalori üreten yakıtı kısa sürede bulabilmeli .
bulunsa bile yinede bu enerji kaynağına dönebilmek uzun bir süreç alacaktır. Teknolojik evrime girmemiz gerekecek.

4) En önemli konulardan biride Güneşteki patlamaların dünyamızın eksenindeki 4 derecelik salınıma neden olması, kutupların yer değiştirmesi.Kaçınılmaz sonuçlarıda ürkütücü !
Önümüzdeki 50 -60 yıl sonra Antaktika kıtası ile güney Amerika kıtası buzullarla birleşecektir.

Bizlerin üzerine gitmemiz gereken konu mutlak ve mutlak kişisel harcayacağımız enerjiyi kendimiz üretmeli ve bu enerji kaynağı bizim yaşam kalitemizi etkilememeli taşınabilmeli kontrolü kolay olmalı kolay tedarik edilebilmeli

Ben bu enerjinin önümüzdeki 20 yıl içinde farkına varılıp uygulanacağına gönülden inananlardanım
 
Bizim bilinçsizce yaşamamızdan kaynaklanıyor. Doğal kaynaklarımızı geleceği düşünmeden harcadığımız için dünyanın dengesi bozuluyor
 
Türkiye'yi korkutan uyarı!

Türkiye, son yüzyılın en kurak dönemlerinden birini yaşıyor. Özellikle İstanbul ve çevresinde etkisini hissettiren, normalin 10-12 derece üzerinde seyreden sıcaklık değerleri barajları, dere yataklarını hergeçen gün daha fazla kurutuyor.

Yurtiçi ve yurtdışındaki iklim politikaları üzerine çalışmalarda bulunan Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi İklim Uzmanı Prof.Dr.Levent Kurnaz, yaşanan durumunun küresel iklim değişikliğinden kaynaklandığını söylüyor. BM İklim Rapor çalışmalarına Türkiye'den katkı sunan isimlerden olan Kurnaz, kuraklık ve kış ortasında yaşanan yaz havasının nedenlerini VATAN'a yorumladı...

“30.Enlemin önemi”


"Sahra, Arizona, Kahari ve neredeyse bütün çöllerin tamamı 30.enlemde yeralır. Ekvator çizgisinin olduğu hat ise dünyanın tam ortası olduğundan en çok ısınan yerdir. Ekvator bölgesinde ısınan hava yükselir ve 30.enlem çizgisindeki bölgelerde aşağı düşer. Şayet dünya daha yavaş dönüyor olsaydı ısınan hava 45’inci enlemde düşecekti. Isınan havanın düştüğü enlemde yüksek basınç var demektir. Yer katmanına doğru düşen hava yüksek basıncı oluşturur.”

“Çöl sıcakları Türkiye’ye yaklaşıyor”


“Normalde 30. enlem çizgisinde yeralan bölgelere düşen yüksek basınç 2-3 derece kuzeye doğru yöneldi. İklim değişikliğine neden olan en büyük etken bu yönelim veya kayma. Libya, Kahire, Arabistan hattını etkileyen sıcak hava bize doğru yaklaşmaya devam ediyor.”

“Petrol, kömür, doğalgaz”

“Sıcaklık değerlerindeki artışın en büyük nedeni dünyadaki ısı dengesinin bozulmuş olması. Atmosfer sıcaklığının artması binlerce yıldır varolan dengeleri bozdu. Buna neden olan biz insanlarız. Hızlı nüfus artışı, sera gazı salınımı, ama en önemlisi de karbondioksit gazındaki salınım artışı atmosferin ısı dengesini etkiledi. Kömür, petrol, doğalgaz tüketimi arttıkça atmosfer sıcaklığı arttı ve dünyanın ısı dengesi bozuldu.”

“2035’e kadar ortalama sıcaklık 2 derece artacak”
“Türkiye'nin 1985-2035 yılları arasındaki kıyaslama modelinde yaz ayları için ortama 2 derece sıcaklık artışı söz konusu. BM iklim değişikliği raporunda da bu oranlar vurgulanıyor. İnsanlar 2 derece ortalama sıcaklık artışını normal görüyor ama durumun vehameti çok ciddi boyutlarda.”

“Kuraklığın en büyük nedeni Azor yüksek basıncı”

“İspanya’nın güney batısında Atlas Okyanusu’nun olduğu alanda Azorlar dediğimiz yüksek basınç sistemi bulunuyor. Avrupa’nın en kuzey batısında okyanus ortasındaki İzlanda’da ise alçak basınç sistemi mevcut. Azorlar’da meydana gelen yüksek basınç okyanustaki nemli havayı Kuzey Avrupa’ya doğru iterek yağış bırakıyor. Yüksek basıncın zayıflayıp İzlanda alçak basınç etkisinin artması durumunda yağışlar, Türkiye’nin de olduğu güney oğu Avrupa’ya ilerler.”

“Bize gelecek yağmur Kuzey Avrupa’ya düşüyor”


“İklim değişimine bağlı olarak okyanus suları daha fazla ısınıyor. Yüksek basınç nedeniyle nemli ve yağışlı hava kuzey Avrupa’ya ilerliyor. Almanya, Hollanda, Danimarka, İngiltere ve İskandinav ülkeleri bu kış fazla yağış alıyor.”

“Kuraklık ilerleyen dönemlerde devam edecek”

Uzun vadeli dönemde yüksek basıncın etkisini sürdüreceği tahmin ediliyor. Yaşdığımız kuraklık ve sıcaklık artışı değişik periyotlar olmak üzere süreklilik arz edecek.

“Su denize akıyor”

“Nüfusa göre elimizdeki su yetersiz kalıyor. Temel sorunlardan biri de toplama havzalarının yetersizliği
İstanbul'da dağ taş beton olmuş durumda. Yağmur düştüğü an kanalizasyona gidiyor. Konut yaptıkça düşen yağmur kanalizasyonla denize akıyor. Su havzasına ev yapma sorunu kanalizasyon ve suyun boş yere denize akması demek. Atık su projesi nereye yapılacak. Kanalizasyon ile yağmur suyu alt yapısının ayrıştırılıp.Atık yağmur suyunun değerlendirilmesi gerekiyor.”

“Denizden su arıtma çok zor”

“Denizden su çekip arıtma çok pahalı bir sistem. Yeterli para kaynaklarımız bulunmuyor. Çok pahalı sistemlerden bahsediyoruz. Elimizdeki suyu tedbirli ve düzgün kullanmalıyız.”

“Tarımdaki verim yüzde 30 azalacak”

“A-B-C planı olduğunu söyleyen bürokrasinin bu planların ne olduğunu açıklaması gerekir. ‘2200 yılına kadar su sorunu çözdük’ diyen yönetimin argümanları nelerdir. Bilimsel yaklaşımdan uzak sözler sarfediliyor. Kuraklığa bağlı olarak Türkiye’deki tarım üretiminde yüzde 30'a yakın azalma bekleniyor. Sebze-meyve fiyatlarında yüzde 50 oranında zam kaçınılmaz gözüküyor."

"GELECEK DÖNEMDE İSTANBUL 50 DERECEYİ BİLE GÖRECEK"


"BM iklim raporları verilerine göre 100 yıl sonra ortalama sıcaklığın 5-6 derece artması bekleniyor. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölge ise Türkiye’nin de içinde olduğu Güney Doğu Avrupa. Bunun anlamı geleekte Şubat'ın bazı günlerinde İstanbul’daki sıcaklık 25 derecenin üzerine, bazı Temmuz günlerinde ise 50 dereceye çıkacak. Trabzon, Rize gibi bölgeler bile 45 derecenin üzerinde sıcaklığı görecek."

"SU KAYNAKLARI YARI YARIYA AZALIYOR"

"BM iklim raporları ve yaptığımız araştırmalarda 2100 yılına kadar Türkiye’nin olduğu bölgede su kaynakları yarı yarıya azalacak. İstanbul’un için özel yasalar çıkartılarak elde kalan mevcut su havzaları ve ormanların mutlaka korunma altına alınması gerekiyor. İstanbul’un her iki yakasında da Kuzey’e yapılacak yerleşim yerlerine yasak getirilmeli. Hatta kuzeydeki bazı bölgeler gerekirse boşaltılmalı.

“ÖNÜMÜZDEKİ KIŞ DAHA SICAK OLACAK"

"Mevcut kuraklık Ekim 2012’de başladı. Eldeki veriler 2015'in çok sıcak olacağını gösteriyor. 2016 için şuan bir öngörü yapılamıyor. Pasifik el-nino hava döngüsünün 2014 sonunda pozitif faza geçmesi bekleniyor. Dünyadaki ortalama sıcaklık daha da artacak. Önümüzdeki kışı çok büyük ihtimalle daha sıcak günlerde geçireceğiz.

"SU SAVAŞI RİSKİ"

"Bugün için yağmur tohumlamasına para yatırmak çok mantıklı değil. Bu şekilde başarıyla uygulanan hiçbir sistem yok. Ayrıca yağmur bulutlarının önünü kesmeniz durumunda uluslar arası su savaşı riskini de göze almış olursunuz. Rusya'ya gidecek yağmur bulutlarını engelleyip Türkiye'ye yağdırmanız durumunda Ruslar kuraklık ve kıtlığa bağlı olarak Türkiye ile savaş noktasına kadar gelebilir. Su savaşları meselesi şaka değil."

"3 YILDA TÜRKİYE KADAR BUZUL ERİDİ"

Dünyada 1901 ile 2012 yılları arasında iklim sıcaklık değişimi 0.9 derecelik artış yaşandı. Kuzey kutup bölgesinde 2009-2012 yılları arasında Tükiye’nin yüzölçümü kadar buzul kayboldu. Sıcaklık değerlerindeki artışın bir sebebi de buzullardaki erime. Son 100 yılda ise buzul yüzölçümü 12 milyon km’den 5 milyon km’ye düştü. Buzullardaki erime okyanus sularının sıcaklığını ve dolayısıyla yağış rejimini de ciddi biçimde etkiledi.

Türkiye'yi korkutan uyarı! | GAZETE VATAN
 
İstanbul'a yapılması planlanan 3. havaalanının İstanbul için hatta Türkiye için çok önemli olan sulak alanların üzerinde bulunduğunun, çok büyük bir orman alananının yok edileceğinin ve 80 kadar canlı türünün tamamen yok olacağını söyleyip sonra da yapılması uygundur diyen ÇED raporunu da unutmayın.

Bu raporu düzenleyen (işini) bilirkişilerin gidecekleri başka bir Dünya var sanırım.
 
Şeytan diyorki ortadoğu savaşlarla ısıtılarak iklim bilerek değiştiriliyor. Şeytan tabi:p
 

Forum istatistikleri

Konular
128,125
Mesajlar
915,240
Kullanıcılar
449,837
Son üye
betül hüsrevoğlu

Yeni konular

Çevrimiçi üyeler

Geri
Üst