LED ışıktaki gizli tehlike

binbaşı

Onursal Üye
Onursal Üye
Katılım
1 Eyl 2011
Mesajlar
6,205
Puanları
3,256
Konum
BURSA
nrzdw.jpg


LED ve floresanların yaydığı mavi ışığın insan sağlığı için son derece tehlikeli olduğu ve vücudun ritmini bozduğu kaydedildi

Geceyi gündüze çeviriyor

ABD’de yayımlanan New Scientist dergisi yaşamın her alanında kullanılan floresan ve LED ışıklarının zararlı olduğunu kanıtlarken, üretilebilecek en iyi ışık kaynaklarını da ortaya koydu. Dergi hayatın her noktasında kullanılan beyaz LED’in (Işık yayan diyotlar) gözle algılanamayan mavi ışık gönderdiği ve bunun geceleri tehlikeli yarattığını yazdı. İnsanların sadece öğlen saatlerinde var olan mavi ışığa LED ve floransanlar nedeniyle geceleri de maruz kaldığı, bunun da ışığa duyarlı, vücut ritmini belirleyen melatonin hormonunun salgılanmasını engelleyerek, kişiyi kansere karşı dayanıksız hale getirdiği kaydedildi.

Gece çalışan risk altında

Gece çalışan kişilerin daha fazla tehlike altında olduğu belirtilirken, gece çalışan kadınlar gündüz çalışanların aksine yüzde 50 daha fazla meme kanserine yakalanıyor. New York Aydınlatma Araştırma Merkezi’nden Mariana Figueiro, “Bu ışıkları gece kullanmak çevreye de zarar veriyor” dedi. Sokak lambalarında da aynı ışığın bulunmasının hayvanlara da zarar verdiğini belirten uzmanlar ışıkların böcekleri de ışığa çektiğini kaydetti. Gün içinde ışığın renginin değiştiğini belirten uzmanlar yeni üretilecek LED’lerin kırmızı, yeşil ve mavi frekansları bir arada taşıması gerektiğini söylüyor. Gün içinde dalgaların değişmesinin vücut ritminin sağlanmasında kilit rol oynayacağı öngörülüyor.

Alıntıdır.Kaynak:

Milliyet

Yorumum:

Bu morötesine kayan ışık bantı çeşitli metotlarla(Filtreler,morötesini geçirmeyen jeller,özel renkte armatürlü difüzör kapakları,vb.)elimine edilip,normal yedi renkten oluşan beyaz ışık ve sodyum buharlı lambaların verdiği sarı renkte ışık gibi alternatif olabilecek ek kaynak ışıklarla karışım yapılarak bu dezavantaj kolaylıkla asgariye indirilebilir.Ben salonumda ve pc çalışma odamda ayni metodu uygulamakta,yani tasarruf lambası ve LED'leri filtre edip,ilave olarak sarı renkli tasarrruf lambası ışığını ortama karıştırıp,daha ziyade sarı ışığın daha baskın olduğu bir aydınlatmayı tercih etmekteyim.Herkese de tavsiye edebilirim.Saygılarımla.
 
"İnsanların sadece öğlen saatlerinde var olan mavi ışığa LED ve floransanlar nedeniyle geceleri de maruz kaldığı, bunun da ışığa duyarlı, vücut ritmini belirleyen melatonin hormonunun salgılanmasını engelleyerek, kişiyi kansere karşı dayanıksız hale getirdiği kaydedildi. " Melatonin salgılanması ile kansere yakalanmanın ters orantılı olduğunu başka kaynaklarda da okumuştum fakat şöyle bir nokta var ki melatonin salgısını durdurmak için odada mum yaksanızda yeterli bu ışık kaynağının ne olduğuna pek bağlı değil sağlıklı uyku için yattığınız yerde hiçbir ışık kaynağı olmamalı, ve tabiki vucudun biyolojik saatide var bu yüzden gece yatıp gündüz çalışılmalı, hoş bende alışkanlık tam tersini yapıyorum, ayrıca kablosuz aygıtlar radyo televizyon dalgaları vs. de bize zarar veriyor bunlarıda düşününce hatta bazı yerlerde hava kirliliği ses kirliliğide var ancak Drakula gibi bir tabutta uyumak lazım.
 
"Sağlıklı uyku için yattığınız yerde hiçbir ışık kaynağı olmamalı"

Bu söylediğinizin sağlık açısından,yani melatonin üretiminin aksamaması açısından ayrı bir önemi de vardır.Hatta sağlıklı bir hormon salgısının üretiminde, ince,şeffaf perdelerden sızıp içeri girebilen çok kuvvetli sokak lambalarının bile konuyla ilgili olumsuz katkısı bile olabiliyor.Uyunulan yatak odasının mümkün olabildiği ölçüde karanlık olarak bulunmasını isteyen sağlık uzmanlarının,bu konuda yani sağlıklı melatonin salgılanması konusunda,ayrıca bir tavsiyesi bile mevcuttur,belki siz de medya yoluyla duymuşsunuzdur sanırım.İkamet etmekte olduğumuz evin önü çıkmaz sokakken,belediye karşı caddeyle birleştirip,yol tadilatı yaparak çok kuvvetli ışık saçan,hatta eve bile karanlıkta kolayca sızıntı yapabilen sokak lambaları(Sodyum buharlı lambalar) monte etti.Eğer perdelerimiz çok ince olsaydı,dışarıdan bu yakından ve şiddetli olarak gelen bu ışık kaynağı,rahatça içeri girebilecekti.Ama perde kalınlığını geçerek içeriye kolayca girebilmesi bu şartlarda pek mümkün görünmüyor.Aksi halde bu yararlı hormonların salgılanmasında bir problem rahatça yaşanabilecekti hiç şüphesiz.

Bir de daha önce okuduğum kaynaklarda,mavimsi beyaz ışık(Morötesi ışık+beyaz ışık karışımının toplamı)ile gece geç saatlere kadar çalışanların,sürekli, daha fazla istenmeyen bir ışık uyarısı alarak,ayni gündüz gibi,aşırı uyarılmış olarak uyanık kalabileceği,bunun da sağlıklı uyku ve uykunun zamanında ve kendiliğinden gelebilmesi üzerinde pek çok olumsuzluklara neden olabileceği,yapılan araştırmalar(Ben de bu dalgaboyunda ve çok şiddetli olan bir ışığın kendi üzerimdeki etkisini de deneyebildim) neticesinde kanıtlanmış durumdadır.Sarı renkte dalgaboyuna sahip ışığın veya daha ılık renkli ışığın(Daha düşük renk sıcaklığı=Kelvin)daha az uyaran etkili ve uyku gelmesini asla azaltmayan avantajlı bir yanının bulunduğu da görülmüştür.Saygılarımla.
 
Son düzenleme:
Sayın BİNBAŞIM yine güzel bir çalışma yapmışsınız sağolun.Yazıyı okuyunca kendi adıma baya üzüldüm.Çünkü çalışma şartlarımız zaten vücudumuzun biyolojik saatine ters, vardiyalı çalışıyoruz şimdi saat 02:22 ,yüksek gerilimin manyetik etkisi zaten en büyük etken.Aydınlatma olarak heryer fluoresan kullanılmış.Daha önce manyetik alanın insan üzerindeki etkileri ile alakalı bir konu açmıştım,başka arkadaşlarında aynı konuyu değerlendirdiği konu başlıkları ile bu alanda bir bilgilenme-bilgilendirme - paylaşma çalışmaları olmuştu.Sizin bu değerli katkınızda aynı konuyu pekiştiriyor.Yaşıyoruz ama nasıl yaşıyoruz, hayatımızın kıymetini sağlığımız elden gittikten sonramı anlayacağız?Geçenlerde 150 mw lık iki adet genaratörün rotorlarının başlarındaki keplerin söküm işi için yabancı firma gelecekti.Adamlar önce asbest testi için bir ekip gönderdiler ve havadaki asbest oranı dünya standartlarındamı değilmi onun ölçümü yapıldı.Asbestli malzemelerin söküm işi için ve temizliği için hertürlü çalışmayı bizim elemanlar yaptı.Beyfendiler yoksa gelip çalışmayacaklardı.Adamlar haklı sağlıklarının kıymetini çok iyi biliyorlar.Firmalarda mahkemelerde yüksek tazminat ödememek için işi sıkı tutuyor.İnşallah karınca kararınca sizin bizim hepimizin yazmış olduğu bu yazılarla bir kamuoyu bilinci oluşturabilirsek gelecekte bizide çocuklarımızıda sağlıklı çalışma ve yaşam ortamları bekliyor diyebileceğim....
 
Önemli bir bilgi. Değerlendirmek ve bilgilendirmek gerekir.
 
Led ışıklar daha çok elektronik bilimiyle üretildikleri için daha fazla radyasyon yayacaklardır.
 
Sayın binbaşı diğer mesajımda bahsetmiş olduğum ilgili yazının diğer çarpıcı bir kısmı aklıma geldi şöyle diyordu yazıda "görme özürlü insanların normal insanlara göre kanser olma oraanı yüzde birdir' buradan ışık ve sağlık hakkında çok çarpıcı bir bağlantı elde edildiğini düşünüyorum.
 
Evet,çok doğru düşünüyorsunuz ve katkınız için de ayrıca teşekkür ederim sn.karaapak,ışık konusunda bir ek yapmam gerekecek ayrıca.

Öğle saatlerinde güneşteki mevcut olan ultraviyole ışınımları,yani teknolojik aydınlatmada kullandığımız pekçok lambanın bilinçsiz kullanımında da yapay olarak yaratılıp,insanlar için kanser riskini de doğurabilmekte.Bu suni ultraviyole(Morötesi) ışınım bandı nasıl olup da karşımıza çıkabiliyor?Bunu sorgulayıp araştırmaya çalışalım isterseniz öncelikli olarak.

Işık da,ayni tv,radyo,uydu dalgaları gibi elektromanyetik bir dalgadır.Belirli bir frekansı ve belirli bir dalga boyu bulunmaktadır.Enerjili olmasaydı,güneş gözelerinden elektrik oluşumuna,güneşte fazla kalındığında deri yanıklarına da sebep olamzdı hiç kuşkusuz.Tanecikli bir yapısı da vardır,dalga yapısından ayrı olarak ki,foton itiş gücü diye duymuşsunuzdur,çok az olsa bile bu itiş gücü araştırmalarla tespit edilmiştir.Işığın hem tanecik,hem de dalga özelliği,ayrıca fizikçiler tarafından kabul edilip benimsenir.

Voltajla ışık yayımındaki farklı oluşumları birlikte inceleyelim isterseniz.Siz,sıradan bir akkor flamanlı(Arkandasen,tunsten fitilli) ampüle normal çalışma voltajının yarısını verdiğinizde,ampül,enfraruj(Kızılötesi) frekans bandında daha fazla ışınım yapacak şekilde ışık verecektir.(Sarı,kırmızı).Normal çalışma voltajında bu ampül sadece görünen ışık tayfındaki frekans bandında beyaz ışığın daha fazla olduğu bir ayınlatma yapacaktır.(Sarı,beyaz)Voltajın yüzde 50 fazlasını verdiğimizde ise,ampülün vereceği ışığın frekans bandı,beyaz, yani görünür ışıktan(Yedi rengin toplamı) kayarak, morötesi(Utraviyole) ışığın da verildiği,yayıldığı bir karışıma dönecektir.Tabiki ampülün erimeden ve içi kararmadan yandığı sürece.Dikkat edilirse,voltaj arttırıldığında(Yani verilen enerjiyi arttırdığımızda) ışığın yalnızca rengi,özellikleri değişmiyor,uzun dalgalı ve düşük frekanstan, kısa dalgalı ve yüksek frekansa kademe kademe geçiyor.Güneş gözelerinde,deride,bazı solventlerin,gazete kağıtlarının kimyasını değiştirirken de, bu enerji fazlalığı kendini fazlasıyla belli edebilmekte bildiğiniz gibi.Ark kaynağı sırasında da bu zararlı ışınımlar, kaynaktaki plazma ortamından da(Aslında fizkçiler,maddenin katı,sıvı ve gaz olan üç halinden ayrı olarak plazma halini ayrı tutmak isterler çoğu zaman.)etrafa fazlasıyla verilebilmektedir.Gözlerimizin yanmaması,ağrımaması için de,maskeli bir ışık filtresi kullanırız.

Peki bu plazma halinin benzeri başka suni yollarla da yapılabilir mi?Elbette yapılabilir,siz enerjiyi(Elektrik enerjisini) fazla olarak normalinden çok fazla olarak verirseniz,bu plazma ortamları yapay olarak oluşup,karşımıza ultraviyole ışınımı(Işık radyasyonu) şeklinde çıkabiliyor.Bir akkor telli olan ampüle,normalden yüzde 50 daha fazla voltaj verdiğimizde(1.5 kat fazla çalışma voltajı) tungsten metalindeki atomlar,tıpkı bir plazma durumunu aynen gösterir,ultraviyole ışınım yayarlar.Bunu direk olarak,kısık bir gözle güneşe baktğınızda gördüğünüz görüntü ile,akkor,bu aşırı ısınmış lamba fitiline baktığınızda gördüğünüz de aynisidir aslında.Görüntü,sağa ve sola,aşağı ve yukarı gidip gelebilen,adeta dans eden plazma salınımları,ışınımlarından başka bir şey de değildir aslında.Ayni durum,tasarruflu bir flüoresan tüpe,normalin 2,3 katı elektrik enerjisi verildiğinde de gözlenir.Gözünüze yine bu dans eden,değişik yönlere salınım yapabilen bir ışıma şekli gelir,burada dikkat ederseniz ışık artık tam beyaz da değildir,mavimsi-beyaz tonlarda,gözünüzün derinliklerinde çok rahatsızlık verecek seviyelerdedir.Çünkü kısa dalga ve yüksek frakans aralığındaki tehlikeli bir banda geçilebilmiştir bu şekliyle.

Akkor flamanlı lambaların,yüksek sıcaklıkta erimeden ve daha verimli ışık verebilmesi amacıyla geliştirilen metal halid(Halojen lambalar) da,lamba flamanı kısaltılıp,bu şekliyle de daha yüksek voltaj verilen,ama erimesini,buharlaşmasını önleyen bir halojenle(İyot gibi)içi doldurulmuş ampüllerdir.Bunlar da dışındaki kuvars camın utraviyole ışığı geçirmesi nedeniyle,filtresiz olarak zararlı ışınmları(Morötesi) yakın çevreye verir.Power ledlerle yapılan projektörler,metal halid lambalar dış fabrika,bina cephe,vb. aydınlatmalarında kullanılabilir.Ancak bir atölye,hangar gibi sürekli ,saatlerce iş yapılan ortamlarda kullanılmaması gerekir.Çünkü güç olarak da fazla olduğundan,fazla ışıkla birlikte,fazla miktarda da ultraviyole ışınımına ayrıca maruz kalınmış olunur.Ev ortamlarında tasarruf ve led lambaların masa lambası olarak kullanılmaması,belirli bir uzaklıktan ve gerekirse filtre,armatürlerle kullanılması da daha sağlıklı olacaktır hiç kuşkusuz.

Bir de aydınlatma teknolojisinin fazla gelişmediği,daha eski yıllarda dikkat edilirse,kadınlar ve erkeklerde(Erkeklerde daha düşük) meme kanseri vakalarının,belki bugünkü kadar yaygın olamadığını rahatlıkla da görebiliriz.Çünkü çok eski yıllarda,flüoresan lambalar yeni yeni gelişmekteydi,çok ince ve tasarruf şekli geliştirilmemiş olduğundan dolayı da,daha yumuşak,şiddetli olamayan,tam beyaz ışık formatında bir aydınlatmayı yapmaları da söz konusuydu.Gerçi günümüzde,kanseri tetikleyen daha pekçok etmen,hormonlu gıdalar(Gdo),sağlıksız fast-food beslenme,yiyecek katkı maddeleri,stres,modernleşmiş şehirlerdeki hava kirliliği,sigara,standarttan uzak hayat şartları,mağnetik alanlar,radyasyon,vb.de bulunmaktadır.Yalnızca yanlış ve bilinçsiz bir aydınlatmaya bunu yükleyemeyiz elbette.Zaten tıp doktorlarının da ifadesi bu yönde,pekçok faktörün birleşmesiyle,toplamıyla kanserin ortaya çıkma olasılığının artabilmesi yönündedir.

Sonuç olarak,hiçbirimiz bu gelişen yeni teknolojinin karşısında duracak,düşman olacak bir durumda olmayacağımıza(Çıkarıp da eski karpit,gaz yağı lambaları,kandil,mumla,lüksle tekrar aydınlatma yapamayacağımıza göre) yalnızca gerekli koruyucu tedbirleri alarak,gerekli ve yerinde aydınlatma armatürlerini,lambalarını çok iyi,titizlikle seçerek,insan için olası olan kanser tehlikelerini en aza her zaman indirebilmemiz de mümkündür.Sağlıcakla kalın.Saygılarımla.
 
Sayın binbaşı gerçekten zahmet vererek konuyu çok güzel anlatmışsınız, teşekkür etmekten ziyade söz söyleyemiyorum.
 
Bencede Sağlıklı uyku için yattığınız yerde hiçbir ışık kaynağı olmamalı
Teşekkürler.
 

Forum istatistikleri

Konular
128,208
Mesajlar
915,825
Kullanıcılar
449,987
Son üye
mavcil19

Yeni konular

Geri
Üst