Nostalji...

Katılım
11 Haz 2012
Mesajlar
61
Puanları
1
ÇOCUKLUĞUMUZDA...

Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta Babanım bile anahtarı yoktu.
Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.....

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya,zıplaya yürüyerek gelirdik.

Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bil diklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi.
Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacacı evine gidip gelen (...ki;sadece çişi gelen giderdi evine)elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.

Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.

Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga e dince barıştırırlardı bizi...
Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..

Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye
hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında 'vale'lerin, 'bady'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür.
Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.

Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk ?
Biz mi istemiştik?
Yoksa birileri mi böyle istedi?..
'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi?

Kim yazmış bilmiyorum. Taa uzaklardan bir selam gibi geldi bana.
Üzerimde kalmasın, o yüzden "size" gönderiyorum. Umarım sizinde üzerinizde kalmaz bu selam.
:eek:
 
gercekten cok guzel bır anlatım olmus gerçek ve acı
emeği geçen herkese teşekkürler
 
Benim gibi yaşı elliyi geçenlerin bu yazıyı okurken gözlerinin dolduğunu hissediyorum.
Sanki benim çocukluğumu anlatmış.

Ben de bir çocukluk anımı anlatayım.

Ortaokul yıllarında, benden 3 yaş küçük kardeşim ağlayarak eve geldi. Şuayiple kavga ettik beni dövdü dedi. Bizde de ağabeylik var ya, çıktım sokağa Şuayibi buldum. Şuayip benim yaşıtım, kardeşimden 3 yaş büyük. Neden kardeşimi dövdün dedim. İşte şöyle oldu, böyle oldu, oyunumuzu bozdu kavga ettik filan derken biz kavgaya tutuştuk. O bir yumruk attı, benim omuzuma geldi. Ben ona yumruk attım, burnuna geldi ve burnu kanadı. Dayanamadım, koluna girip evine götürdüm. Ağlaya ağlaya eve girerken annesi sesini duydu kapıya çıktı. Ne oldu oğlum, niye ağlıyosun dedi. Memetle kavga ettik burnumu kırdı dedi. Annesi de ;
Sen nasıl Memetle kavga edersin, mutlaka sen haksızsındır deyip terlikle vurarak içeri aldı.

Eskiden gerçekten komşuluk vardı. Henüz televizyon denen zaman katili yokken her akşam bir komşuya oturmaya giderdik. Küçük çocuklar otururken uykusu gelince orada bir yere yatırılır ertesi sabah annesi gidip alırdı.
 
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
Bu kısmı okunca benimde bi anım aklıma geldi bende çocukken diğer çocuklarla kavga ettiğimde yüzlerine yumruk atamazdım yumruk atarsam ölür korkusuyla
yüzlerine vuramazdım.
 
Teşekkür ederim...Hepimizin özlemini çektiği ama özlemini çektiğimizi bile unuttuğumuz zamanları hatırlatmak istedim...
 
Benim gibi yaşı elliyi geçenlerin bu yazıyı okurken gözlerinin dolduğunu hissediyorum.
Sanki benim çocukluğumu anlatmış.

Ben de bir çocukluk anımı anlatayım.

Ortaokul yıllarında, benden 3 yaş küçük kardeşim ağlayarak eve geldi. Şuayiple kavga ettik beni dövdü dedi. Bizde de ağabeylik var ya, çıktım sokağa Şuayibi buldum. Şuayip benim yaşıtım, kardeşimden 3 yaş büyük. Neden kardeşimi dövdün dedim. İşte şöyle oldu, böyle oldu, oyunumuzu bozdu kavga ettik filan derken biz kavgaya tutuştuk. O bir yumruk attı, benim omuzuma geldi. Ben ona yumruk attım, burnuna geldi ve burnu kanadı. Dayanamadım, koluna girip evine götürdüm. Ağlaya ağlaya eve girerken annesi sesini duydu kapıya çıktı. Ne oldu oğlum, niye ağlıyosun dedi. Memetle kavga ettik burnumu kırdı dedi. Annesi de ;
Sen nasıl Memetle kavga edersin, mutlaka sen haksızsındır deyip terlikle vurarak içeri aldı.

Eskiden gerçekten komşuluk vardı. Henüz televizyon denen zaman katili yokken her akşam bir komşuya oturmaya giderdik. Küçük çocuklar otururken uykusu gelince orada bir yere yatırılır ertesi sabah annesi gidip alırdı.

üstat o zaman herkes birbirini tanıdığı için bu şekilde sonuçlanabiliyordu :)
 
BAŞKALARI İÇİN YAŞAR OLDUK, BİZDEN KOPTUK... Özenti mahvetti bizi yavaş yavaş...değerli olan herşey sokağa döküldü, piyasa oldu...değerini yitirdi... insanlık namına bize ait olan herşey gerici oldu, yobaz oldu, eski kafalılık oldu... Sevinsinler artık bunu diye diye yapan yaşayan bir nesil oldu... Ama şimdi o gerizekalılar otobüste kendilerine yer vermeyen gençlere kızar oldular, hallerini hatırlarını sormayan, aç mı yokmu olduklarını umursamayanları horlar oldular, olgunlaştıkça yaptıkları yanlışlar ıanlar oldular da iş işten geçti... ve bunlar hiç de öyle kendiliğinden olmadı, birileri yaptı, yaptırdı... Başardılar, koptuk birbirimizden... Üçüncü sayfa haberi diye birşey kalmadı çünkü hersayfa üçüncü sayfa oldu... hersayfa cinayet intihar, dolandırıcılık, tecavüz, taciz, aldatma haberleriyle doldu... çünkü edep kalmadı... Şimdi çok az da kalsa iyi insanlar eskilerin dediği gibi YEDİ DÜVELE KARŞI iyi olmaya çalışıyor, iyi şeyler yapmaya çalışıyor, İYİ EVLAT YETİŞTİRMEYE çalışıyor... ALLAH, BİZİM ve ÜLKEMİZİN YARDIMCISI OLSUN...
 
Eskiyi cilalayıp yeniyi beğenmeyenlere bir sorum var .

Bir yüzü terayağı-reçel kaplı ekmek dilimini elinizden düşürdüğünüzde yağlı yüzeyin halıya denk gelme olasılığı yüzde 99 dur , NEDEN ?
 

Yeni mesajlar

Forum istatistikleri

Konular
128,212
Mesajlar
915,851
Kullanıcılar
449,990
Son üye
alpersirakaya

Yeni konular

Geri
Üst