Iş hayatı, kim haklı kim haksız

Patronluk yapmış, öncesinde 100 kişilik fabrikada çalışan olmuş biri olarak iki taraftan yazabilirim.
Daha çocukluğumdan beri çıraklık vs. işleri bahsetmiyorum.

15-20 kişilik bir işyerimiz vardı, vardı battık çünkü,
500 kişiyle mülakat yaptım, 50 kadar kişiyi 1-3-5 gün deneme sürecinde işten çıkardım,
kendiniz çalışan iken hiç takmadığınız şeyler
patron olduğunuzda vay be ne kadar önemli dedirtiyor.
Sayfa sayfa yazsam yine anlatamam neyse.

En basiti asgari ücret çalışanın aldığı maaş değil,
daha devlete sigorta yatırıyorsun,
işçinin yolu yemeği oturduğu yerin masrafları deyince
en ucuz maliyeti dahi 1.5 ~ 2 asgari ücrete yaklaşıyor,
kim sana asgari ücretle o parayı kazandıracak ki beğenip işe alasın.
Daha devlete ödediğin vergiler varki
karın neredeyse yarısı direk devlete gidiyor.

İşe aldığım çoğu kişide gözlemlediğim
yahu bügünde nasıl yatarım, keyfime bakarım,
kimle laklak yaparım, aybaşı maaşımı alır kaçarım.
Ben çalışırken şahsi telefonumu cevaplamazdım ki
denetlenmeyen bir mevkideydim bana karışacak kimse yoktu,
aklımdan iş harici bir şey geçirmez,
kendi malımı har vurup harman savururken
işyerinde yere düşen bir kuruş etmeyen vidayı dahi alır kullanırdım.
...

Bu arada şu anda işsizim.
 
Durum aslında tamamen bireylerin hedefinin paraya odaklı olması. 10 ila 25 çalışanı olan bi uetkili servisim vardı. Yaz sonunda hamdolsun devlete vergi borcum dışında borcum kalmadan şirketimi batırmadan kapatmadan işyerimi kapattım vergi levham ile yalnız çalışarak geçiniyorum. Soğutma sektöründe olduğumdan sezonluk 25 çalışana kadar hacim artıyor ve 7 nakliye ve montaj 3 arıza ekibi ile toplamda 10un üzerinde araçla yaz döneminde hizmet veriyordum. Kış sezonunda en düşük iş hacminde 3 nakliye 2 arıza ekibi hizmet veriyorduk. Tahmin edin bakalım son iki yılın ortalamasında benim şahsımın evimi geçindirmek dahil kalan para kaç ₺. Şu anda yalnızca günlük 3 veya 4 saatimi çalışarak geçiriyorum. Panelvan aracım ve dijital manometresine varana kadar mevcudu olan tahminimce 5000₺ üzerinde yanımda taşıdığım ekipmanım var. Atölyemden hiç bahsetmiyorum. İnverter kart onarımından vrf klima santrallerinin arızalarına, endüstriyel mutfak makinelerinden otomasyonu olan soğutma üniteleri dondurma makineleri gibi birçok alanda gelen talepler arasında iş ve müşterileri seçip ona göre çalışıyorum. Yaşım 36, lise 1. Sınıfta okuldan çıkar çıkmaz yarım saat geçmeden gittiğim arçelik elektronik yetkili servisinde işe başladım. Üniversiteyi 2. Sınıfın ilk döneminde vakit kaybı olarak gördüğümden bıraktım. Eğitim hayatım boyunca hep çalıştım. Askerden geldiğimde forumda mühendislik okuyan arkadaşların sorduğu bazı konuların pratiğinde kendimi ispatlamış ve branşımda 6 yıllık tecrübem vardı. Elektrik, elektronik, soğutma, otomotiv elektroniği gibi birçok alanda eğitimlere katılıp mekatronik sersertifikası dahil 12 sertifikam oldu. Şu dönemde ise plc ve mikrokontrolör programlamaya merak sardım bu yönde ilerlemeye çalışıyorum. Yukarıda tahmin edin dediğim patronluk dönemindeki 2 yılın ortalamasında aylık kazancım 3500₺. Yaptığım yatırımı ve harcadığım enerjiyi düşününce çalışanlarım için çalışmışım. Şu an ise aylık kazancım 5000₺ altına düşmüyor. Bazı firmalara arıza için gidip birkaç sat danışmanlık yapıp ücretimi alarak çıktığım bile oluyor. 3000₺ asgari ücretle geçinip geçinmemeyi tartışmayı bırakalımda, asgari ücretle çalışanların kaçı bu parayı hak ediyor ona bakalım. Vasıfsız işçi sınıfı için değer biçilen bu asgari ücretin aslında vasıfsız kişiler için alt değer olmaması görüşündeyim. Vasfı olmayan gitsin birşeyler öğrensin. Türkiyede artık yetiştirilmek üzere işe alınan gençlere babaları "aman ehlşyetin oldupunu söyleme arabayı üstüne zimmetlerler, aman işi öğrensende bildiğini belli etme çok iş verirler" gibi kendi kulağımla duyduğum öğütlerin sınırı yok. Son olarak ilkokul mezunu askerlikten muaf klima kombi montajının ötesinde basit arızaları tespit edebilen oksijenle bakır kaynağı yapamayan pensampermetreyle direnç ölçemeyen bir çalışanım nisan ayının ortasında habersizce işi bıraktı. Ekim kasım gibi işe başlamış asgari ğcretin üstünde maaş alıyor. Artı prim veriyordum. Kış sezonunda toplamda aylık 3000₺ gibi kazancı oluyordu. Tabi sosyal hakları da vardı. Arayıp neden bıraktığının sebebini sorduğumda abi ben serbest çalışmak istiyorum cevabını aldım. Bireyler olarak bu bakış açımızla bu sorunu asla çözemeyiz üzerine spekülatif piyasadan kurtulamayız. Amerikada mesleki eğitim 11-12 yaşlarında başlıyor. Düz lise diye adlandorılan suistimal veya manipülasyon eğitimi veren bir eğitim birimleri yok. Kişi 18 yaşına geldiğinde hem yetenekli olduğu hemde mutlu olduğu meslekte 2 yıl tecrübesi ve yeterlilik belgesi olarak üniversiteye adım atıyor. Düşünün be okuduğum meslek lisesindeki 40 kişi mevcutlu sınıfımdan mesleğini yapan 2 kişiden biriyim. Yani oran yüzde 5. Amerikada yada diğer bazı gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 80 lerde. Bu yüzden de asgari ücretin ne demek olduğunu halkın çoğu bilmiyor. Yeterlilik belgesi olmayan kişi bazı teknik alanlar görev alıp para kazanamıyor. Yani mutlu olduğun mesleği edinme zorunluluğu var bu ülkelerde. Bizde ise patronun biyerleri kalkmış bilmemne olmuş. Herkes patron. Alın vergi levhanızı sonrada gidin patronunuza yaptığınız iş kadar hizmet faturası keserek çalışmak istediğinizi söyleyin. Patron piyago vurmuş garibana döner. Sizde kendi işinizin patronu ve bağkur bağımlısı uykuları unutan bireyler olursunuz.
 
iş beğenmeyenler vs gibi durumlar hariç
işini tam alğılamıyan işçiler ( işin hakkını vermeyenler hariç )
verği ve yapılan hesaplar hariç ( pek anlatamadım hesaplar diyelim . )

ölümlü canlılar . iş burada başlıyor .
bizler ne isteriz
yeme , içme ( su ) , barınma , sağlık , taşıma ( işe gitme yol ) , kişisel ihtiyaçlar ( sabun vs gibi )
temel ihtiyaçları diyelim .

işci ve patron aynı değil mi insan ihtiyaçlarından .
hadi şişman biraz daha yeme ve içme ihtiyacı duyuyor .

niye ALLAH yardm yapınız diyor .
( işçi çalıştımakta bir yardımdır , ekmek vermek + hakkının üstünü vermek ) vs gibi

çalşma vaktimiz çok çalışıyoruz diyoruz .

anlatmak istediğim bir denge olmalı .
dengenin ayarı aşırı kaçarsa
işçi ezilir , patron ezerse sorun burada

patron eğer işçi konumundan gelmişse işçinin derdini anlar
ama gereğini yapar mı ? bilmem .

patron kazancı ne olmalı ( yüzdesi )

patronlara yüklendik , tamam kazanç ( para ) işçi gibi olmaz .

bizler bol keseden harcamalar olduktan sonra
patron alifon alıyor , işçi de alifon aynı telefondan alırsa sonra geçinemiyorum .
patron ( herkesi işçi ve patronu ) aynı kefeye koymayalım tabiki ( para kazanç yüzdesi diyelim )

bir aile için bir kişini kazanç başka ,evin var mı başka ,vs gibi .
yaşam düzeyi

şimdi diyeceksiniz bizi öldürdün bu yeme içme ot gibi mi yaşayacağız .

gerçek .
ben hayatımı devam ettirmek için yukarıda yazdıklarım temel ihtiyaçları karşılayabiliyorsan .
gerisi lükse girer.
temel ihtiyaç göre baz alınıp askeri ücret olmalıdır .

patronlara lüks yaşam var , işçilere yok .

dün yaşaığım yerde yangın çıktı , gitti mal ,can hayır ( şükür )
patronken işçisin !!

bende yuarıdaki yazım ile çok ve boş konuştum , yazdım .

doğrusuna gelince !!!

alıntıdır .
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır.
İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın rızkı da bellidir.
Rızık hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz.
Kimse kimsenin rızkını yiyemez.
Kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez .

Ne olacağım diye düşünmek gerek , sanki patron kendini işçi gibi görüp maaşını tayin etmelidir .
işçide işçiliğini bilecek !!!


kolay gelsin , sağlacakla kalın
 
Son düzenleme:
Bu konu çok tartışılır ama şu anki durumda düzeltmenin imkanı yok yıllardır çalışıyoruz durum aynen şudur .İlk olarak okula başladığımız ilk seneden başlıyor mesele eğitim sistemi öğrencileri ilk oluldan itibaren üniversiteye kadar takip edip kimden ne olur buna karar verilecelk aile ile birlikte yönlendireme yapılacak çocuk ressam olacak onu doktor yapmaya calışıyoruz çocuk tiyatroya yatkın onu mühendis yapmaya çalışıyoruz yani kimden ne olur .Bunun kararını iyi vermemiz gerekli.Burada şu çok önemli devletin bekası ve milletin geleceği için bazı meslekler çok önemli.Birincisi teknoloji yani mühendislik teknisyeniik kabiliyetli ustalık bunlara çok önem vermek gerekiyor.Ayrıca bu teknolojiye yol verecek üniversiteler bilim adamları profösörler öğretmenler.Gelecekte ülkenin itici gücü bunlar olacaktır.Bu gün sanayinin durumu belli Mühendislik neredeyse ayağa düşürüldü kimse mühendis ve teknisyen olmak istemiyor.Meslek lislerinin durumu daha vahim Hele meslek lisesi öğretmenleri cok zor durumda .Siz eğer teknik kadroları yetiştiremezseniz geleceğiniz çok karanlık olacaktır.Bir adet fotosel alıyorsunuz 150 euro para veriyorsunuz ve dış ülkelere bağımlı olmaya mahkum oluyorsunuz.Bu teknolojiyi sizin kendiniz yapmanız ve kullanmanız gerekmektedir.Patronlar daha fazla ve daha fazla kazanmak istemektedirler devlet daha fazla vergi almak istemektedir sanayide çalışan insanlar daha ağır koşullarda daha fazla ve az paraya çalıştırılmak istemnektedir.Buda çok büyük sorunlara sebep olmaktadır sonuç verimsizlik profösyönellikten uzak harala gürele bir çalışma ve herkes memnuniyetsiz.Bu bizim ülkemizde böyle .Hala herkes her işi yapar kafasıyla gidiyoruz çünkü patron böyle adam dişiyle tırnağıyla inşaat sektöründen gelmiş işi kurmuş aynı şekilde yönetiiyor bildiği doğru bu .Fakat bu şekilde nereye kadar gider ilerleme kaydedebiliyormuyuz ne kadar patentimiz var dünya üzerinde kaç tane markamız var araştırın göreceksiniz.Ben hep güney koreyi örnek alırım bizim askerlerimiz orya savaşmaya gitti saanırım 50 li yılların sonuydu ve orada durum çok kötüydü bizim askerlerimiz orada okul yaptı.50 yılda biz yerimizde saydık onlar her alanda uçtu gitti bunun sebebi nedir.Araştırın göreceksiniz.Güç belli bir zümrenin elinde toplanıp halaka yayılmadıkça o zümre kendi konforu için halkı cahil bırakmaktadır buda gelişmenin önündeki en önemli engeldir. Dün asgeri ücret açıklandı 2324 tl iki çocuklu evi kira olan bir insan bu parayla.

1 çoluk çocuğuna gerekli eğitimi.
2 gerekli temel ihtiyaçları barınma,gıda ,sağlık vb
3 Gerekli hobi, merak ,gezi ,eğlence insan olmanın gereklilikleri gibi ihtiyaçları ne kadar karşılayabilir.

Bir düşünelim sonrada karar verelim ne kadar gelişebilir ve geliştirebiliriz.Yıllardır bu Türk insanı geçim derdiyle boğuşup durur başka birşey düşünemez.Yani bazı temel meseleleri kökünden çözmemiz gerekmektedir.saygılarımla.
 
Ekonomimiz uçuyor maşallah!!! Yalancı bahar bitip gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Yakın ve bir uzak çevrede tanıdığım kim varsa işyerini kapattı veya kapatma durumunda. Ellerinde son kalan bir şeyleri satarak duruyorlar. Karamsar bir göze bakarsam; kötü günler bitti, şimdi daha kötü günler bizi bekliyor. İlerde bugünlerin belgeselleri yapılırken bilmiyorduk, bu kadarda beklemezdik, düşünemedik, vay anasını demeyiniz. Senin, benim hepimizin suçu bu.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT), her gün sayıları katlanarak artacak ki şu anda 50 küsürde emekli olunabiliyor. Emekli yaşı 65 olduğu zaman neredeydik. Türkiye de ki iş yaşamı bu emeklilik yaşına hazır mı? Hayır değil. Kimin umurunda? Rakamlarla oynaya oynaya ne kadar sürecek bu durum. Daha hasta olduğumuzu kabul etmiyoruz. Ciğerlerimizden gelen balgamlı öksürük var, acil tedaviye başlamamız lazım yok, biz daha itibar peşindeyiz. Yatağa düştüğümüzde görücez o itibarı.

Zamanında oy uğruna insanları 40 lı yaşlarda hatta ev hanımlarını 10 yıl primle emekli yapılırken, biz ne yapıyorduk? Üstüne atlıyorduk.

2.300 küsür tl asgari ücret var, işçi kesim eline geçen paraya bakıyor, kirayı düşşe faturaları çıkarsa elinde neredeyse hiçbir şey kalmıyor. Ki bu arkadaşın iyi kötü bir işi var. İşsiz olanların durumu daha vahim. Her gün bir intihar haberi geliyor. iş veren tarafıda bakıyor ki, asgari ücret vergisi zartı zurtı derken adam minumum 4 bin tl ye geliyor. İşçiye bakıyor, her ay ben bu adama bu parayı veriyorum adam kaytarma derdinde, hiç bir zaman çalışandan memnun olmuyor.

Tedavi en başa inip, eğitime yönelmek. her gencin hatta küçük çocukların hayali pilot olmak olan ülkede zor ama yapılması imkansız değil. Arkasından gerçek anlamda üretim seferberliği yapılmalı ve bunları yapabildikten sonra uçan kaçan bir devlet değil, kendi ayakları üstünde durabilen bir topluma sahip devlet oluruz. Demesi kolay yapılabilmesi zor olan bu süreçleri aşarsak anca ülke gerçek anlamda bir yere varır.Ne biz nede bizim torunlarımız şu an başlasa bile o günlere erişemeyiz ama bir yerden başlamalı, lakin bu kadar dibe inmeye gerek var mıydı bu da başka konudur.
 
Son düzenleme:
niye ALLAH yardm yapınız diyor .
( işçi çalıştımakta bir yardımdır , ekmek vermek + hakkının üstünü vermek ) vs gibi
işçi çalıştırmak bir yardım degildir çünkü insanlar emek verirler ve verdikleri emegin hakkını isterler(her nekadar alamıyor olsalarda) şimdi robotlar olsa patronların imkanı olsa bedava işçi diye robotlara yatırım yapıp insan çalıştırmazlar
 
işçi çalıştırmak bir yardım degildir çünkü insanlar emek verirler ve verdikleri emegin hakkını isterler(her nekadar alamıyor olsalarda) şimdi robotlar olsa patronların imkanı olsa bedava işçi diye robotlara yatırım yapıp insan çalıştırmazlar

haklısın .
 
Son düzenleme:
ya önemli olan işçi patron olma degil yardım etmek savap kazanmakta degil emeğin hakkını almak. varmıdır şimdi emegin hakkını alan bir işçi . işçi durmadan çalışır durur saatlerce patron bakar denetler iş yerinin sahibidir paranın çogu onun cebine gider en çok ter döken işçi en çok kazanan patron bu düzen bu çark böyle dönüyor ne yazıkki sorun bu o yüzden sevap gibi durmuyor bu yardımlaşmada degil yardım etme niyetinde kendi çıkarın yoktur yardım etmek karşılıksız olan bir şeydir mesela bu fromda sorularını paylaşıyorsun bilen işgilenen insanlar cevap veriyor bu bir yardımlaşmadın çünkü karşıdaki insanın niyetinde çıkar yok beklentici yok tek amacı yardımcı olmak bilgilerini paylaşmak bu yardımdır dayanışma ve paylaşımdır
patron işçi ilişkisinde bunların hiçbirini ben göreniyorum o işçiye ihtiyacı oldugu için seni işe alır -- ya çok kazanıyorum param çok biriyle ortak çalışıp paylaşalım diye degil. keşke çgle olsaydı
 
ya önemli olan işçi patron olma degil yardım etmek savap kazanmakta degil emeğin hakkını almak. varmıdır şimdi emegin hakkını alan bir işçi . işçi durmadan çalışır durur saatlerce patron bakar denetler iş yerinin sahibidir paranın çogu onun cebine gider en çok ter döken işçi en çok kazanan patron bu düzen bu çark böyle dönüyor ne yazıkki sorun bu o yüzden sevap gibi durmuyor bu yardımlaşmada degil yardım etme niyetinde kendi çıkarın yoktur yardım etmek karşılıksız olan bir şeydir mesela bu fromda sorularını paylaşıyorsun bilen işgilenen insanlar cevap veriyor bu bir yardımlaşmadın çünkü karşıdaki insanın niyetinde çıkar yok beklentici yok tek amacı yardımcı olmak bilgilerini paylaşmak bu yardımdır dayanışma ve paylaşımdır
patron işçi ilişkisinde bunların hiçbirini ben göreniyorum o işçiye ihtiyacı oldugu için seni işe alır -- ya çok kazanıyorum param çok biriyle ortak çalışıp paylaşalım diye degil. keşke çgle olsaydı

haklısın .

sağlıcakla kalın .
 
Son düzenleme:

Forum istatistikleri

Konular
128,133
Mesajlar
915,308
Kullanıcılar
449,850
Son üye
umutbaysal9

Yeni konular

Çevrimiçi üyeler

Geri
Üst