Düşük frekanslarda elektromanyetik dalga yayacak cihaz.

üçüncü posttan anladığım size ulaşılmaması ve bunun için bir cihaz istiyorsunuz. radyo frekansları hangi durumda olursa olsun, çok uzun-uzun-kısa- çok kısa- fm- 2,4,5g olarak tv yayını olarak her şekilde maruz kalırız ve kalacağız. peki korunmak için ne yapalım? bak 35-40 yıl önce duyduğum bir olayı size anlatayım. biz kayık marangozuyuz (ahşap yat- tekne) ve omurgada sert sağlam ağaç kullanırsak tekne uzun ömürlü olur. bu işlere en uygun yöreye göre değişir, bizim buralarda dut ve kara ağaç (çitlenbik) ağacı kullanırız extra olarak. o günler için konuşuyorum. son zamanlarda aldığımız kara ağaçlar hep çürük oluyordu ortasından ağaç eriyordu. nedenini sorduğumda, eskiler anlattı. renkli televizyonlar çıktığından beri bu ağaçlar çürümeye başladı dediler. yani antenler ve yansıtıcı antenlerden sonra. ve bizler o dönemde kendi boyamızı, macunumuzu kendimiz yapardık. kullandığımız malzemeler artık satılmıyor çünkü çok zehirli yani kurşun bazlı (üstübeç) bununla boya her türlü haşarattan koruduğu gibi tüm radyasyonu da engelliyor. yanisi hiç bir türlü radyo dalgası size ulaşamıyor diyemeyeceğim çok fazla engelliyor. hadi maruz kalmaya 100 puan verirsek 10-15 gibi maruz kalıyoruz. 85 - 90 engelliyor. ama kurşun zehirlenmesi çok tehlikeli. korunmak için emf kullanmak, karşı dalgayı engelletir ama değişik frekansa maruz bırakır. yani iki ucu b*klu değnek. çok derin ve tartışılabilir bir konu bilimsel olmayarak çok tartışılan bir konu, çünkü bilimselliği hala tartışılıyor ve kanıtlar yeterli değil.
 
üçüncü posttan anladığım size ulaşılmaması ve bunun için bir cihaz istiyorsunuz. radyo frekansları hangi durumda olursa olsun, çok uzun-uzun-kısa- çok kısa- fm- 2,4,5g olarak tv yayını olarak her şekilde maruz kalırız ve kalacağız. peki korunmak için ne yapalım? bak 35-40 yıl önce duyduğum bir olayı size anlatayım. biz kayık marangozuyuz (ahşap yat- tekne) ve omurgada sert sağlam ağaç kullanırsak tekne uzun ömürlü olur. bu işlere en uygun yöreye göre değişir, bizim buralarda dut ve kara ağaç (çitlenbik) ağacı kullanırız extra olarak. o günler için konuşuyorum. son zamanlarda aldığımız kara ağaçlar hep çürük oluyordu ortasından ağaç eriyordu. nedenini sorduğumda, eskiler anlattı. renkli televizyonlar çıktığından beri bu ağaçlar çürümeye başladı dediler. yani antenler ve yansıtıcı antenlerden sonra. ve bizler o dönemde kendi boyamızı, macunumuzu kendimiz yapardık. kullandığımız malzemeler artık satılmıyor çünkü çok zehirli yani kurşun bazlı (üstübeç) bununla boya her türlü haşarattan koruduğu gibi tüm radyasyonu da engelliyor. yanisi hiç bir türlü radyo dalgası size ulaşamıyor diyemeyeceğim çok fazla engelliyor. hadi maruz kalmaya 100 puan verirsek 10-15 gibi maruz kalıyoruz. 85 - 90 engelliyor. ama kurşun zehirlenmesi çok tehlikeli. korunmak için emf kullanmak, karşı dalgayı engelletir ama değişik frekansa maruz bırakır. yani iki ucu b*klu değnek. çok derin ve tartışılabilir bir konu bilimsel olmayarak çok tartışılan bir konu, çünkü bilimselliği hala tartışılıyor ve kanıtlar yeterli değil.

evet, benimde listeme ilk aldığım yine toksik etkilerinden elediğim bir malzemeydi kurşun. daha masum ve neredeyse hiç zararlı olmayan mazlemelerde buldum; karbon türevleri bu konuda baya iyi (grafit, is karası vs) metal tozlarıyla yapılan boyalar, antistatik poşetler vs vs .

bütün yayınlardan kurtulmanın (+güneş ve kozmik ışımalarda var) istanbul gibi bir şehirde pek kolay olmayacağının farkındayım ve öyle bir amacım yok. pulse / deşarj etkisinin yaşadığım spesifik soruna çözüm olacağını sanıyorum. şimdilik onun üzerinden gidicem. aliexpresteki en basit devreyle başlayıp sonuçlara göre ilerleyeceğim.

tv yayınının ağaçlara etkisini öğrenmekte güzel oldu, teşekkürler. muhtemelen moleküler bağları zedeliyor

https://www.aliexpress.us/item/3256801713986884.html?gps-id=pcDetailBottomMoreOtherSeller&_t=gps-id:pcDetailBottomMoreOtherSeller,scm-url:1007.33416.213724.0,pvid:769cd56d-8152-408e-9d0b-3f8dd3d1e165,tpp_buckets:668#2846#8112#1997&pdp_ext_f={"sku_id":"12000018059480635","sceneId":"23416"}&gatewayAdapt=deu2usa4itemAdapt&_randl_shipto=US
 
Nooluyo burdaa :D
GUARD.png

https://www.wallpaperfromthe70s.com/wallpaper-guardia---electromagnetic-shield
 
angaralı artık şap sürsek bile bu naneler her durumda bizi öpüyorlar. gördüğün satın aldığın her şey duvar kağıdı para tuzağı. evrim geçiriyoruz farkında değiliz. huzur ne zamandı biliyor musun? hani benim için yada ben yaştakiler için. gaz lambasında ders çalışmak, radyoyu pilleri biter diye sadece ajans saatinde dinlendiği zamanlardı. eccik zaman değişti, teknoloji de. yani evrim geçirdik, geçiriyoruz. yani sal çayıra .......
tv yayınının ağaçlara etkisini öğrenmekte güzel oldu
kara ağaç, dut çok sert ağaçlardır kolay kolay çivi bile girmez. deniz suyu bile çürütemez dersem yalan olur, deniz her şeyi çürütür veya yer. artık denizlerimiz de çok kirli. çooook eskiden şnolker ile denize dalardım. durgun havalarda dipte ters döner ayna gibi yansıyan suda kendimi seyrederdim. :( şimdi denizin dibi görünmüyor...
 
Son düzenleme:

ilk duyulduğunda metafizik gibi görünen bence tamamen fiziğe tabi bir şeyi hacklemeye çalışıyorum :)
angaralı artık şap sürsek bile bu naneler her durumda bizi öpüyorlar. gördüğün satın aldığın her şey duvar kağıdı para tuzağı. evrim geçiriyoruz farkında değiliz. huzur ne zamandı biliyor musun? hani benim için yada ben yaştakiler için. gaz lambasında ders çalışmak, radyoyu pilleri biter diye sadece ajans saatinde dinlendiği zamanlardı. eccik zaman değişti, teknoloji de. yani evrim geçirdik, geçiriyoruz. yani sal çayıra .......

kara ağaç, dut çok sert ağaçlardır kolay kolay çivi bile girmez. deniz suyu bile çürütemez dersem yalan olur, deniz her şeyi çürütür veya yer. artık denizlerimiz de çok kirli. çooook eskiden şnolker ile denize dalardım. durgun havalarda dipte ters döner ayna gibi yansıyan suda kendimi seyrederdim. :( şimdi denizin dibi görünmüyor...

eski toprak lafı bence hiç boş değil. size bişey olmaz :) son 25 yılda doğanların işi zor. haklısınız buda bir evrim, en iyi adapte olanların nesli kalacak.

bi ara venedikteki evler neden çürümüyor diye aklıma takılmıştı. binaların su altında kalan oksijenle teması olmayan kütük zeminleri zamanla taştan daha sert hale gelip sağlamlaşıyormuş. oksijen hayat kaynağı olduğu kadar oksitlenme insan dahil çoğu şeyin öğütücüsü. entropi
 
Son düzenleme:
ilk duyulduğunda metafizik gibi görünen bence tamamen fiziğe tabi bir şeyi hacklemeye çalışıyorum :)
Gidişatın yanlış.
Önce elektromanyetik dalgalardan bahsedildi. Sonra olay manyetizmaya ve hatta matrix filmindeki gibi EMP ye geldi :D
Yüksek frekans tekniğinden dolayı ben de kafayı sıyırmış olduğum için @paskomya gibi yanıt veriyorum :p
 
denizin yaşayan bir organizma, bir koloni olduğunu biliyor musunuz? barındırdığı bakteriler, kurtçuklar, koloniler, algler, eritip tüketemeyeceği, yeniden dönüştüremeyeceği hiç bir şey yok.
Deniz yosunu oksijen üretir mi?



d9GcSUZ0H_PEN41h6RrUvqJ882waPAAWrm648atP66wFCHEw&s.jpg


Okyanuslarda bulunan diyatomlar ve diğer mikroskobik yosunlar, tüm dünyanın ihtiyacı olan fotosentetik karbon ihtiyacının üçte ikisini üretirler. Sularda yosunlar tarafından gerçekleştirilen fotosentez canlılara oksijen sağlar.

Soluduğumuz oksijenin yüzde kaçı denizlerden gelir?


Bilim adamları, planktonların Dünya atmosferinde bulunan tüm oksijenin yüzde 50'sini ürettiği sonucuna vardı.
 
Gidişatın yanlış.
Önce elektromanyetik dalgalardan bahsedildi. Sonra olay manyetizmaya ve hatta matrix filmindeki gibi EMP ye geldi :D
Yüksek frekans tekniğinden dolayı ben de kafayı sıyırmış olduğum için @paskomya gibi yanıt veriyorum :p

elektromanyetizmanın dalga veya alan diye tanımlanması tamamen amaca göre isimlendirilmesi değil mi ? yanlış biliyor da olabilirim. ev elektriği bir elektromanyetik alan üretir ve 50 yada 60 hz dir. saniyede tekrarlamayla tanımlanınca dalga olarak adlandırılıyor mu ? yani illa uzaklara bir veri iletmedende her elektromanyetik alan aynı zamanda bir dalga değil midir ? mesela ışıkta bir dalgadır yapısı foton olsa da. bu açıdan bakarsak konu hep aynıydı enerjinin nasıl dağıtılacağında kararsızdık
Bilim adamları, planktonların Dünya atmosferinde bulunan tüm oksijenin yüzde 50'sini ürettiği sonucuna vardı.
bunun hatırlıyorum hatta daha yüksek bir oranda olarak. ama planktonların ürettiği oksijenin atmosferde bir etkileşimi olduktan sonra yeryüzüne dağıldığı gibi birşeyde hatırlıyorum.
 
Son düzenleme:
bio rezonans, bilimselliği kanıtlanamadı, nero feedback, üniversitelerde hala deneysel amaçlı tedavide kullanılıyor. bir de insan faktörü var kimisi hani hisseder derler 6. his. kimilerinin gözü ile zarar verir (nazar, kem göz).

cihazların, güneşin radyasyonu yerine insanların yaydığı radyasyon daha tehlikelidir. bilimsel hiç bir kanıtı yoktur. metafizik ile açıklamaya çalışıyorlar. gerçi ruslar amerikalılar gizlice (yani artık biliniyor ya) bunun üzerinde epeyce çalıştılar. bu kişiler genelde psişik kişilerden seçildi. işin bir kısmını tıbbi amaçla beyin dalgalarını inceleyenler nero feedbacki geliştirdi. işe yarıyor mu? hala deney aşamasında ve belli kişiler üzerinde etkili oldu. bir ara ben de merak sardım. değişik kaynaklardan 7-8.000 sayfa kitap okudum sonra baktım ki benden bir cacık olmuyor. çünkü ettiğim bedduaların nerdeyse hepsi tuttu, iyiliğe bol kazanca olanlar tutmadı (demek ki yeterince iyi insan değilim, içim kötülük dolu) bu arada daha teknoloji henüz beyin dalgalarımızı korumaya yönlendirmeye yeterli değil. yani sanırım aziz nesin romanından alıntı olması lazım " ne kadar sallarsan salla, donuna düşer son damla."

değişik pencerelerden bakarak değişik yanlarında olayı ele alarak bilimselliği kanıtlanamamış olarak bir şeyler yapmaya çalışabiliriz. kim bilir belki bir gün biri kendisi için doğru frekansı yakalar.

bu arada insan olarak sakın kendinizi küçümsemeyin. nereden biliyorsun sen birini düşünürken onun telefonda seni aramasını? yada anlık olarak yolunu değiştirdiğinde özlediğin birini neden gördüğünü? ve/ya aniden durdun ve/ya hızla uzaklaştın ve göm tepeden bir şey düştü sıfırına kurtardın. şans mı? rastlantı mı? kader mi? yoksa alın yazısı mı? belki de 6. histir bizi koruyan. kim bilebilir?

veya benim gibi dingiller benim gibi dingiller. her gün ring yaptığım yolu / rotayı "bugün de tersten gideyim deyip. dümdüz yolda üç takla atıp denize uçar ve araba hurdaya çıkar ama benim burnum bile kanamaz. bütün bunların benim ilk kazamda kafayı kırıp ben de arızalar kalması / çıkarmasından sonra olmasına ne demeli? evet beynim arızalı ama az.

frekans önemli bir konu, o kadar çok çeşidi var ki. bizler sadece bizi ilgilendirenlerle uğraşıyoruz. çok diyorum kendime acaba beni manisa akıl hastanesine götürdüklerin de yatsaydım yine böyle olur muydum? kim bilir?
 

Forum istatistikleri

Konular
128,135
Mesajlar
915,326
Kullanıcılar
449,856
Son üye
teslasarmali

Yeni konular

Geri
Üst