Bir elektrik teknisyeni alınacak hikayesi

yavuz31

Usta Üye
Katılım
12 Ocak 2010
Mesajlar
1,187
Puanları
156
Yaş
47
Endüstriyel Mutfak sektöründe faaliyet gösteren firmamız için ELEKTRİK-ELEKTRONİK TEKNİSYENİ istihdam edilecektir. *** 20-45 yaş arası erkek *** Soğutma sistemleri konusunda bilgi sahibi, *** Elektrikli cihazların tamir ve montaj işlemlerini gerçekleştirebilecek, *** Müşteriler ile iletişiminde dikkatli, saygılı, *** Alanında en az 2 yıl deneyimli, *** Öğrenmeye, kendini geliştirmeye açık, *** Endüstriyel mutfak sektöründe çalışmış olmak tercih sebebidir. *** Sosyal olanaklar görüşmeye gidildiğinde işverenle görüşülecek.


b ehliyeti olan,seyehat engeli olmayan,cad cam bilen,gece vardiyasına kalabilen,anası babası vefat etmiş, arayanı sorayanı olmayan ,köleliğe elverişli , az kullanılmış ,Öğrenmeye, kendini geliştirmeye açık,çay saati 15 dak ama sen yinede kısa tut


sgk asgari üzerinden bazan 25 günde yatabilir
yemek ne bulursan onu yersin
servis heryerden geçmez
maaş dolgundur asgariden biraz yukarıda 875 tl

nasıl ama süper meslek değilmi arkadaşlar

yazıklar olsun bu mesleğe
 
Abi uzun zamandır foruma girmiyorum. İş ilanları ne durumda takipde etmiyorum.

Ama bugün bu yazıyı görünce bir kez daha içim karardı. :S


 
iş çok ama en tehlikeli işe verdikleri para 1000 tl civarı kaynakcılar dahi oturduğu yerde 2 punta atmaya 1800 tl maaş alıyo ve değerliler kıymetliler gözdeler oğlum ve yiğenlerim orta okulu seneye bitiriyolar elektrik böl vermeyi çok istiyordum ama artık çok düşünüyorum bir makine böl yada metal işleri bizden çok iyi veya direk eczacıya kalfa olarak verecem yetiştirsin en azından üstü başı temiz kalır liseyide açıktan okusun daha ne diyim
 
Endüstriyel Mutfak sektöründe faaliyet gösteren firmamız için ELEKTRİK-ELEKTRONİK TEKNİSYENİ istihdam edilecektir. *** 20-45 yaş arası erkek *** Soğutma sistemleri konusunda bilgi sahibi, *** Elektrikli cihazların tamir ve montaj işlemlerini gerçekleştirebilecek, *** Müşteriler ile iletişiminde dikkatli, saygılı, *** Alanında en az 2 yıl deneyimli, *** Öğrenmeye, kendini geliştirmeye açık, *** Endüstriyel mutfak sektöründe çalışmış olmak tercih sebebidir. *** Sosyal olanaklar görüşmeye gidildiğinde işverenle görüşülecek.


b ehliyeti olan,seyehat engeli olmayan,cad cam bilen,gece vardiyasına kalabilen,anası babası vefat etmiş, arayanı sorayanı olmayan ,köleliğe elverişli , az kullanılmış ,Öğrenmeye, kendini geliştirmeye açık,çay saati 15 dak ama sen yinede kısa tut


sgk asgari üzerinden bazan 25 günde yatabilir
yemek ne bulursan onu yersin
servis heryerden geçmez
maaş dolgundur asgariden biraz yukarıda 875 tl

nasıl ama süper meslek değilmi arkadaşlar

yazıklar olsun bu mesleğe

Etinden,yününden,gözünden ve o eşsiz gülüşünden faydalanılacak personel alınacaktır.
8 saat çalışmanın karşılığında iyi para (işveren düşüüncesine göre)!
Allah aşkına
8 saat çalışmayla mı bulmuş Edison lambayı ?
8 saat çalışmayla yazılmış bir başarı öyküsü varmıdır, hiç duydunuz mu?
Maaşının yarısını kiraya kalanın yarısını faturalar diğer kalan ise gıda ve bu bahsettiğimiz kişi uzay mekiği yapacak işyerinde veya kansere deva bulacak....
Amerika'da volvo müşteri portföyünü genelde inşaat işçileri oluşturur. Neden mi? Çünkü maaşları bir doktordan veya avukatdan fazladır. Avrupada kanalizasyon işinde çalışanlar ferrari yada porsche kullanır/kullanabilir.
Hesap gününe inanan tüm insanlık bilir ki yeryüzünde Allah'ın insan işlerinde bir etkisi yoktur. Neden mi ? Öyle olsa ahiret gününde "işlerim düzgün iken başıma o kaza gelmeseydi zaten tevbe edecektim" diye cümle kurar.
Onun için dünya işlerinde "hak" gözetilir ki ahiretde vites kolu canı yakmasın.(Biraz ambiane bir tabir oldu kusura bakmayın..)


Bu arada Filipinlerde oluşan felaket için ne yapabiliriz ? Bu konuda yönetimimiz uyuyor mu ? Yardım yardımdır velev ki olsun sadece 1 lira. Rabbim kimseyi açlıkla sınamasın inşallah (amin).
Bu konudaki duyarları arkadaşları göreve çağırıyorum (kendimide dahil).


Saygılar...
 
Etinden,yününden,gözünden ve o eşsiz gülüşünden faydalanılacak personel alınacaktır.
8 saat çalışmanın karşılığında iyi para (işveren düşüüncesine göre)!
Allah aşkına
8 saat çalışmayla mı bulmuş Edison lambayı ?
8 saat çalışmayla yazılmış bir başarı öyküsü varmıdır, hiç duydunuz mu?
Maaşının yarısını kiraya kalanın yarısını faturalar diğer kalan ise gıda ve bu bahsettiğimiz kişi uzay mekiği yapacak işyerinde veya kansere deva bulacak....
Amerika'da volvo müşteri portföyünü genelde inşaat işçileri oluşturur. Neden mi? Çünkü maaşları bir doktordan veya avukatdan fazladır. Avrupada kanalizasyon işinde çalışanlar ferrari yada porsche kullanır/kullanabilir.
Hesap gününe inanan tüm insanlık bilir ki yeryüzünde Allah'ın insan işlerinde bir etkisi yoktur. Neden mi ? Öyle olsa ahiret gününde "işlerim düzgün iken başıma o kaza gelmeseydi zaten tevbe edecektim" diye cümle kurar.
Onun için dünya işlerinde "hak" gözetilir ki ahiretde vites kolu canı yakmasın.(Biraz ambiane bir tabir oldu kusura bakmayın..)


Bu arada Filipinlerde oluşan felaket için ne yapabiliriz ? Bu konuda yönetimimiz uyuyor mu ? Yardım yardımdır velev ki olsun sadece 1 lira. Rabbim kimseyi açlıkla sınamasın inşallah (amin).
Bu konudaki duyarları arkadaşları göreve çağırıyorum (kendimide dahil).


Saygılar...

Sayın Seagete Ustam kader hususunda yanlış fikirleriniz olduğunu hatırlatmak isterim. Kader hususunu iyice araştırıp okumanız lazım. Sizin dediğinize göre kazayla ölen bir kişinin başına gelen o kazanın Allah'ın iradesi dışında gerçekleşmiş olacağını öne sürüyorsunuz. İmanın esaslarına inanan hiç kimse böyle düşünemez. Ayrıca 'kadere iman' imanın şartlarından birisidir.
İnsanların yazılmış oldugu bir kaderi vardır. Bu insan oğlu daha dünyaya nüfus etmeden yazılmıştır. Ancak bu kader insanın iradesi dışında yazılmamıştır. Allah insanın önceden ne yapacağını bildiği için her ademoğlunun kaderini önceden bilip yazmış ve bir madolyon gibi boğazına asmıştır.
Gelelim insan oğlunun başına gelen kazalara. Kesinlikle Allah'ın bir iradesi söz konusudur. Allah'ın iredesi dışında hiç bir şey gerçekleşmez. Sizin bir vaktiniz vardır. O vakit geldiğinde ne bir saniye önce ne de bir saniye sonra ruhunuzu teslim edebilirsiniz. Ama bunun sebebini insanoğlu kadere değil de sebeplere yükler. Bu da çok normal ve olması gereken şeydir. Çünkü Azrail (a.s) ile Allah arasında şöyle bir konuşma cereyan etmiştir: Allah, Azrail (a.s) ölüm meleği vazifesini verdiğinde Azrail (a.s) : Allah'ım insanlar beni sevmeyecek bana bu vazifeyi verdiğin için. Allah da ona: Ya Azrail korkma. Çünkü insanlar kazaları, hastalıkları dile getirip onları sebep sunarak seni akıllarına bile getirmeyecektir deyip onu teselli etmiştir.
Ayrıca her ölümde bile Allah bir hayır gizlemiştir. Bunu ancak Allah bilebilir.

Hz Hızır (as) ile Hz Musa ( a.s) arasında geçen o manidar kıssayı okuduğumuz zaman kazaların, belaların , ölümlerin Allah'ın iradesi dışında gerçekleşmediğini ve her şey de bir hayır oldugunu bilmemiz gerekir. Keza Hz Musa (a.s) bunu Hz Hızır (as) ile yolları ayrıldığında anlıyor.
Hz. Musa ile Hz. Hızır Kıssası


Kur`an`da bulunan Hazret-i Musa (as) ile Hazret-i Hızır`ın (as) birlikte yaptıkları yolculukta başlarından geçeni ayet ayet buraya alalım ve bakalım başlarından ne geçmiş ve sonunda bizlere ne ders veriliyor görelim.

Hazret-i Musa (as) Hızır`ı (as) gördüğünde selam verdi. Ve, `Cenab-ı Hakk`ın sana öğrettiği ilimden istifade etmem için seninle gelebilir miyim?` dedi. Hazret-i Hızır (as): `Benim yaptıklarıma sabretmeye senin gücün yetmez ya Musa! Bende, Allah`ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim var ki, sen onu bilemezsin.


Sende de, Allah`ın sana verdiği öyle bir ilim var ki, ben de onu bilemem.` dedi ise de, Hazret-i Musa (as): `Beni inşallah sabırlı bulursun. Sana hiçbir işinde karışmayacağım.` diye cevap verdi.

Hızır (as) bu defa: `O halde bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça her hangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın` dedi ve ikisi birlikte yürüdüler. Bir gemiye bindiler. Bir serçe kuşu geminin güvertesine kondu ve denizden bir iki yudum su aldı.

Hızır (as): `Ya Musa! Benim ilmimle senin ilmin; Allah`ın alemleri kuşatan sonsuz ilmini bu serçenin denizden aldığı bir yudum su kadar eksiltmez` dedi.

Sonra Hızır (as) geminin tahtalarından bir ikisini söküp attı. Hz. Musa (as): `Adamcağızlar bizi gemilerine aldılar. Sen gemilerini batırmak mı istiyorsun?` dedi. Hz. Hızır (as): `Sen bana sabredemezsin, demedim mi?` dedi.

Hazret-i Musa (as) özür diledi. Yürüdüler. Sokakta bir erkek çocuk gördüler. Hızır (as) çocuğu öldürdü. Musa (as) tekrar şaşırmıştı: `Aman, ne yaptın? Günahsız bir canı telef ettin!` dedi. Hızır (as): `Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?` dedi. 3

Musa (as): `Bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaş olma.` dedi ve yine yola koyuldular. Bir kasabaya vardılar. Kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı bunlara yiyecek vermedi.

Sonra şehrin içinde yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hızır (as) bir işaretle duvarı onardı. Musa (as): `Keşke ücret alsaydın. İhtiyacımız vardı.` dedi. Hızır (as): `Artık seninle ayrılmalıyız` dedi. `

Dayanamadığın işlerin yorumunu sana anlatayım:

Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti. Onu kırarak kusurlu kılmak istedim. Çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.

Çocuk ise, inanmış bir anne ve babanın evladı olmasına rağmen, çok asiydi. Anne ve babasını da azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korktuk.

Duvara gelince, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini başkalarının müdahalesi olmadan çıkarmalarını istedi.

Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin iç yüzü budur.
 
Son düzenleme:
Sayın Seagete Ustam kader hususunda yanlış fikirleriniz olduğunu hatırlatmak isterim. Kader hususunu iyice araştırıp okumanız lazım. Sizin dediğinize göre kazayla ölen bir kişinin başına gelen o kazanın Allah'ın iradesi dışında gerçekleşmiş olacağını öne sürüyorsunuz. İmanın esaslarına inanan hiç kimse böyle düşünemez. Ayrıca 'kadere iman' imanın şartlarından birisidir.
İnsanların yazılmış oldugu bir kaderi vardır. Bu insan oğlu daha dünyaya nüfus etmeden yazılmıştır. Ancak bu kader insanın iradesi dışında yazılmamıştır. Allah insanın önceden ne yapacağını bildiği için her ademoğlunun kaderini önceden bilip yazmış ve bir madolyon gibi boğazına asmıştır.
Gelelim insan oğlunun başına gelen kazalara. Kesinlikle Allah'ın bir iradesi söz konusudur. Allah'ın iredesi dışında hiç bir şey gerçekleşmez. Sizin bir vaktiniz vardır. O vakit geldiğinde ne bir saniye önce ne de bir saniye sonra ruhunuzu teslim edebilirsiniz. Ama bunun sebebini insanoğlu kadere değil de sebeplere yükler. Bu da çok normal ve olması gereken şeydir. Çünkü Azrail (a.s) ile Allah arasında şöyle bir konuşma cereyan etmiştir: Allah, Azrail (a.s) ölüm meleği vazifesini verdiğinde Azrail (a.s) : Allah'ım insanlar beni sevmeyecek bana bu vazifeyi verdiğin için. Allah da ona: Ya Azrail korkma. Çünkü insanlar kazaları, hastalıkları dile getirip onları sebep sunarak seni akıllarına bile getirmeyecektir deyip onu teselli etmiştir.
Ayrıca her ölümde bile Allah bir hayır gizlemiştir. Bunu ancak Allah bilebilir.

Hz Hızır (as) ile Hz Musa ( a.s) arasında geçen o manidar kıssayı okuduğumuz zaman kazaların, belaların , ölümlerin Allah'ın iradesi dışında gerçekleşmediğini ve her şey de bir hayır oldugunu bilmemiz gerekir. Keza Hz Musa (a.s) bunu Hz Hızır (as) ile yolları ayrıldığında anlıyor.
Hz. Musa ile Hz. Hızır Kıssası


Kur`an`da bulunan Hazret-i Musa (as) ile Hazret-i Hızır`ın (as) birlikte yaptıkları yolculukta başlarından geçeni ayet ayet buraya alalım ve bakalım başlarından ne geçmiş ve sonunda bizlere ne ders veriliyor görelim.

Hazret-i Musa (as) Hızır`ı (as) gördüğünde selam verdi. Ve, `Cenab-ı Hakk`ın sana öğrettiği ilimden istifade etmem için seninle gelebilir miyim?` dedi. Hazret-i Hızır (as): `Benim yaptıklarıma sabretmeye senin gücün yetmez ya Musa! Bende, Allah`ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim var ki, sen onu bilemezsin.


Sende de, Allah`ın sana verdiği öyle bir ilim var ki, ben de onu bilemem.` dedi ise de, Hazret-i Musa (as): `Beni inşallah sabırlı bulursun. Sana hiçbir işinde karışmayacağım.` diye cevap verdi.

Hızır (as) bu defa: `O halde bana uyacaksan, ben sana anlatmadıkça her hangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın` dedi ve ikisi birlikte yürüdüler. Bir gemiye bindiler. Bir serçe kuşu geminin güvertesine kondu ve denizden bir iki yudum su aldı.

Hızır (as): `Ya Musa! Benim ilmimle senin ilmin; Allah`ın alemleri kuşatan sonsuz ilmini bu serçenin denizden aldığı bir yudum su kadar eksiltmez` dedi.

Sonra Hızır (as) geminin tahtalarından bir ikisini söküp attı. Hz. Musa (as): `Adamcağızlar bizi gemilerine aldılar. Sen gemilerini batırmak mı istiyorsun?` dedi. Hz. Hızır (as): `Sen bana sabredemezsin, demedim mi?` dedi.

Hazret-i Musa (as) özür diledi. Yürüdüler. Sokakta bir erkek çocuk gördüler. Hızır (as) çocuğu öldürdü. Musa (as) tekrar şaşırmıştı: `Aman, ne yaptın? Günahsız bir canı telef ettin!` dedi. Hızır (as): `Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?` dedi. 3

Musa (as): `Bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaş olma.` dedi ve yine yola koyuldular. Bir kasabaya vardılar. Kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı bunlara yiyecek vermedi.

Sonra şehrin içinde yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hızır (as) bir işaretle duvarı onardı. Musa (as): `Keşke ücret alsaydın. İhtiyacımız vardı.` dedi. Hızır (as): `Artık seninle ayrılmalıyız` dedi. `

Dayanamadığın işlerin yorumunu sana anlatayım:

Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti. Onu kırarak kusurlu kılmak istedim. Çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.

Çocuk ise, inanmış bir anne ve babanın evladı olmasına rağmen, çok asiydi. Anne ve babasını da azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korktuk.

Duvara gelince, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini başkalarının müdahalesi olmadan çıkarmalarını istedi.

Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin iç yüzü budur.

"Yükselmenin yolu her zaman birinin omzuna basmakla olur"
Size hayırlı yükselmeler.....
 
"Yükselmenin yolu her zaman birinin omzuna basmakla olur"
Size hayırlı yükselmeler.....

Senin omuzuna basarak mı bu forumda yükselecem?;) Bunu mu söylemeye çalıştın? Bu sanal ortamda bu kadar hayalci olmanı bekleyemezdim.

Benim yükselmeyle felan işim olmaz. Allah için bildiklerimi size söylemem gerekiyordu ve söyledim. Siz bunu nasıl yorumluyorsanız yorumlayın.

Saygılarımı sunarım Sayın Seagate Ustam...
 
Son düzenleme:
Elektrik teknikeriyim HES te calisiyorum ve bu mesleğin bittiğini siyluyorum

Sent from my Discovery using KontrolKalemi.Com Forumu mobile app
 
Selamun Aleyküm

Konu esasında meslek erbabının muhattabı olarak insan kaderi ile de alakalı bir haldedir.
Forumda ve web ortamında her tip fikir bulunmaktadır. Doğru anlatılır, kabulsüzlük en ufak bir hakikati değiştirmez.
Diğer taraftan insanlar bazen akıllarındakini anlatmak için hata yapabiliyorlar. Düzelmek bizim için daha önce de ifade ettiğimiz gibi.

Evvela Sayın Öğretmen27 Kuran-ı Kerim den bahsetmişsin besmele ile inşAllah(c.c.) Kuran-ı Kerim de Hz. Musa ile bu manada kıssa vardır ama burada yer aldığı detayları Kuran-ı Kerim de açıkça cümle olarak geçmez. Hz. Musa nın birlikte olduğunun Hızır Aleyhisselam olduğu dahi cümle olarak geçmiyor bildiğimiz kadarıyla. (Aslında ayetleri ve mealleri buradan direk yayınlamak gerekir.) Hadis-i Şeriflerde var mıdır bilmiyorum ama temel İslam ahkamı olarak da yerini bulabilirler.

Kader mevzusu çok derindir. İnsan sanmasın ki dünya bildiklerinden ibaret. İnsan aklının ermeyeceği üstün sanat ve ilimle hal bulmuş neler var ki biz belki varlığından haberdar değiliz.
Haşa Hz. Allah(c.c.) herşeyi biliyorsa biz robot gibi tayin edilmişleri mi yapıyoruz ve o zaman günahın anlamı yok mudur, keza cehennem neye işaret eder? Allah herşeyi bilir ; bize tercih imkanı sunmuştur. Herşey biliniyorsa nasıl tercih edebilriz. Allah herşeye kadir olduğundan bizim aklımızın almadığı böyle bir hal yaratmıştır. Yoksa bu ulvi yaratmanın etrafımızda bize göre alelade olan herşeye benzediğini düşünmek, yalnız aklımızın aldığı ve de aklımızın alabildiği bir hal diye düşünülürdü.
Neyde hayır var neyde şer biz bilemeyiz. Hayır diye şerri isteriz, ama Rabbim devamlı yaratır ve kullarını gözetir. Zaten bazen çok iyi olduğunu düşündüğümüz insanların hatalarını görüp onlardan uzaklaştığımız olur. Biz zaten o kadarız ama Rabbimiz kullarını asla kötü tarafın emrine bırakmaz. Diğer taraftan haram etmesine rağmen haramı da Allah yaratır. Kötü ise neden yaratılmıştır ki sınav dünyasındayız(mücadele etmek için hiçbir meselesi olamayan manasızlık bir tarafa) bunların hikmetlerini en iyi Allah bilir.
İnsan her zaman hata yapar ama günah tarafa yaklaştığında kalben rahatsızlık hisseder. Buna rağmen o tarafa yaklaşması ise kötü bir şeydir. Zira kötü tarafın ehlinde bu rahatsızlığa rağmen bulunanlar olur.
İnsanın el ve yüz çizgileri, bazı işaretler hayatı hakkında zaman ile de alaka kurarak çok bilgiler verir. Bu çizgiler de yine "tercih" hakkına muhalefette değil ama insan hayatının gidişatı konusunda insan meyilleri ve özellikleri ile alakalıdır.

Allah (c.c.) ın dünyaya müdahale edemediğini ileri süren felsefi akım; Egzistansiyalizm diye kitaplarda geçen Deizm şeklinde de açıklanan anlayıştır. Masonluğun da ortak olduğu düşünülen/bilinen bu anlayışta masonların, kainatın Yüce Mimarı diye bahsettikleri yaratan için mimar kelimesi ile de belki alakalı (mimarın yaptığı binada yaşayanlara karşı durumu gibi) yarattı ama karışamaz şeklindeki anlayışı 18. basamağa gelen üyelerine açıkladıkları ifade edilir.

Elde etmek için illa birilerinin vermesi gerekmez. İnsan gerekirse düzen kurar, temel atar sonuca varmaya çalışır. Ama bunları yapmayan düzende yerini almayı düşünebilir.

İyilikten bahsetmişken https://www.kontrolkalemi.com/forum/serbest-konular/84654-olmasi-istenilenler.html

Hayırlı günler dileriz.
 
Son düzenleme:
insan sûretinde bir kısım ahmak şeytanlar ise, o küllî işârât-ı Rabbâniyeye ve terbiye-i ılâhiyeye karşı eblehâne bir temerrüd ile mukabele edip diyorlar ki, "Tabiattır, bir mâdenin patlamasıdır, tesadüfîdir. Güneşin harareti elektrikle çarpmasıdır ki, Amerika'da beş saat bütün makineleri durdurmuş ve Kastamonu vilâyeti cevvinde ve havasında semâyı kızartmış, yangın sûretini vermiş" diye mânâsız hezeyanlar ediyorlar. Dalâletten gelen hadsiz bir cehâlet ve zındıkadan neş'et eden çirkin bir temerrüd sebebiyle bilmiyorlar ki, esbâb yalnız birer bahanedirler, birer perdedirler. Dağ gibi bir çam ağacının cihazâtını dokumak ve yetiştirmek için, bir köy kadar yüz fabrika ve tezgâh yerine, küçücük çekirdeği gösterir, "ışte bu ağaç bundan çıkmış" diye, Sâniinin o çamdaki gösterdiği bin mu'cizâtı inkâr eder misillü, bâzı zâhirî sebepleri irâe eder.
Bediüzzaman
Burada yazılanlar birilerine cevap olsun diye değil hakikati anlatmak için kopyaladım onun için yanlış anlaşılmasın.Şu varki yaratmayı tabiata istinad eden varsa tabiki bu cevap ona yeter.Kopyala yapıştır yaparak tembellik etmiş olabilirim ama açıklanmış bir mevzu üzerindede tekrar tekrar yazmak abes kaçtı zamanım ve bilgim yetmediğinden bunlar imdadıma yetişiyor. sağlıcakla.:)
 

Forum istatistikleri

Konular
127,949
Mesajlar
913,827
Kullanıcılar
449,595
Son üye
Ferden1011

Yeni konular

Geri
Üst